Allahumme salli ala Muhammed’in ve Al-i Muhammed ve accil ferecehum vel an ada ehum. Okuyun! Ziyareti Aşura Ziyareti Aşura Ziyareti Aşura. Okuyun! Ziyareti Camieti Kebire Ziyareti Camieti Kebire Ziyareti Camieti Kebire. Kılın! Gece Namazı Gece Namazı Gece Namazı. ( İmam Mehdi Eccelallahu Taela Ferecehu Şerif )

3 Haziran 2012 Pazar

Uyunu Eğbar-ur Rıza kitabında; Ebaset Hazreti İmam Ali Er Rıza aleyhisselam gurban olduğumdan O da yüce Babalarından aleyhisselamdan Onlar Emirel muminin Ali aleyhisselam’dan O da Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumdan şöyle naklediyor; Allahu Teala Benden daha üstün kimseyi var etmedi ve Benden daha değerli Allah katında kimse yoktur. Emir el Muminin Ali aleyhisselam bu...yurdu ki; Ey Allah’ın Resulü sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem siz mi üstünsünüz? yoksa cebrail’mi? Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum buyurdu ki; Ey Ali aleyhisselam Allah Tabareke ve Teala mursel peygamberlerini mukarrep meleklerinden üstün etmiştir. Beni bütün peygamber ve resullere üstün etmiştir. Benden sonra benim sahip olduğum fazilet ve üstünlüğün aynısı Sana ve senden sonra senin soyundan gelecek olan İmamlar aleyhisselam için aynıdır. Ve şüphesiz melekler bizim ve sevenlerimizin hizmetçisidir. Ey Ali aleyhisselam Allah’ın azametli arşını omuzlarına alan melekler ve Allah’ın arşının etrafında Allah’a hamd ve övgüyle tesbih eden melekler gerçekte biz Ehli Beyt Aleyhisselam’ın vilayetine iman getiren insanlar için orda tövbe ve af diliyorlar Allahu Teala’dan. Ya Ali aleyhisselam Biz olmasaydık Allah; Ademi, Havayı, cenneti, cehennemi ne göğü nede yeri yaratmayacaktı. Nasıl olur biz meleklerden üstün olmayız? Halbuki Biz Allah’ı tesbih etmekte Allah’ı tahlil ve tastik etmekte onlardan öne geçmişiz. Çünkü Allahu Teala’nın var ettiği ilk şey bizim ruhumuzdu. Bizi kendi tevhid ve övgüsünden dillendirdi sonra melekleri yarattı. Onlar bizim yegane nurumuzu görünce Bizim büyük ve yüce olduğumuzu gördüler. Biz Allaha tesbih ettik ki; o melekler bilsinler ki Biz Allah değiliz. Onlar öyle biliyordu ki Allah Biziz. Ve Allah bizim sıfatlarımızdan münezzehtir. Bizim tesbihimiz ve zikrimizle melekler başladı tesbih ve zikir demeye Allahu Teala’yı sıfatlardan pak ve münezzeh bildiler. Onlar melekler bizim şanımızın azamet ve yüceliğini görünce ki Biz Allahın zikrini diyorduk. ki melekler bilsinler ki Allahtan başka ilah, onun eşi ve benzeri yoktur. Biz onun var ettikleriyiz. Ve Biz Allah değiliz. Ki melekler yanlışlıkla Bize karşı ibadet etmeyi vacip bilirler. Bundan sonra melekler La İlahe İllallah dediler. Onlar Bizim mekanımızın yüceliğini Bizim makamımızın azametini gördüler. Biz tekbir dedik melekler bilsinler ki Allahu Teala büyüktür. Ve onun makam ve şanının yüceliğine kimse yetişmeyecek. Melekler bizim izzet ve kuvvetimizin azametini gördüler. Şüpheye düştüler ki yine Allah biziz Biz La havle ve la kuvvete illa billah dedik ki melekler bilsinler ki ne kadar güç ve kuvvet varsa Allahtan’dır. Melekler bize verilen nimetleri görünce Bizim itaatimizin vacip oluşunu anladılar biz dedik elhamdulillah. Melekler bildiler ki hamd ve övgü nimetlerinden dolayı Allah’a hastır. Onlar da bize uyarak dediler Elhamdulillah. Öyleyse, melekler bizim sebebimize Allah’ı tanıdı. Melekler bizle Allah’a tesbih demeyi hamd etmeyi Allah’ı övmeyi öğrendiler. Melekler bizim hürmetimize hidayet oldular. Yoksa onlar guluvcu kafirdiler. Öyle biliyordular ki Allah Biziz. Biz onlara dedik ki Biz Allah değiliz. Sonra Allahu Teala Ademi aleyhisselam yarattı. Ve Bizi onun sülbünde emanet karar kıldı. Sonra meleklere emrettiler ki o nurun azamet ve büyüklüğünü o nurun Bizim nurumuzun azamet ve büyüklüğü için ki Ademdeydik o nura secde etsinler. Öyleyse, meleklerin Ademe olan secdesi Ademe değildi. Belki onların Bize ihtiram edişleri, bizim önümüzde eğilişleriydi. Çünkü meleklerin secdegahı bizdik Adem değildi. Öyleyse, nasıl olur Biz meleklerden üstün olmayız? Ve sen bilirsin, Allahu teala buyuruyor, meleklerin hepsi secde etti. Ne kadar melek vardıysa Bize secde etti. Nasıl olur biz onlardan üstün olmayız?




Allameyi Meclisi rahmetullahi Aleyh Biharul Envar cilt;11 sayfa;140
 
 
Biharul Envar'da Müfezzel naklediyor ki; İmam Caferi Sadık aleyhisselam gurban olduğum buyurdu ki; Eğer izin verilseydi bize, ki Bizim Allah katındaki makam ve yerimizi insanlara anlatalım siz tahammul edemezdiniz ve hiç bir zaman onu kabul etmezdiniz. arzetti ki; Ağa sizin ilmi makamınızımı buyuruyorsunuz yani ne kadar alim olduğunuzumu buyuruyorsunuz? yani ilim yönden makamınızı buyuruyorsunuz. Gurban olduğum buyurdu ki; ilim bizim sahip olduklarımızın yanında en azı ve en kolayıdır şüphesiz imam aleyhisselam Allahu Tealanın iradersinin yuvasıdır, mekanıdır. İmam aleyhisselam irade etmiyo meğer Allah irade etmese.


Şah-ı Merdan cûşa geldi sırrın aşikâr eyledi

Yağmuru yağdıran benim diye Ömer’e söyledi

Ol dem şimşek yalap oldu yedi semâ gürledi

Hem sâkidir hem bâkidir nur-u Rahman’ım Ali



Ömer vardı ol Muhammed katına eyledi beyan

... Ali’mi dir ya Muhammed arş-ı Âla’da gürleyen

Çark-ı Gerdûn elindedir sırr-ı hikmet söyleyen

Hem sâkidir hem bâkidir nur-u Rahman’ım Ali



Ol Muhammed buyurdu ki yektir Ali bir dedi

Huvel evvel huvel ahir her şeye kadir dedi

Ali’ye şek getirenler mutlaka kafir dedi

Hem sâkidir hem bâkidir nur-u Rahman’ım Ali



“Kün” deyince vareyledi onsekiz bin âlemi

Hem yazandır hem bozandır levh-i mahfuz kalemi

Dertlilerin dermanıdır yar elinin merhemi

Hem sâkidir hem bâkidir nur-u Rahman’ım Ali



“Lahmike lahmi” buyurdu “cismim Ali demmike”

“Ali benim vechim” dedi Zülcelâl-ı rabbike

Hükmi bâki adîlham(!)dir ve lailahi gayrüke

Hem sâkidir hem bâkidir nur-u Rahman’ım Ali



Sefil olma akıl ermez hikmetine Ali’nin

Sarraf olan kıymet biçer gevherine lâlinin

Aşıka mâşuk göründü aklın aldı delinin

Hem sâkidir hem bâkidir nur-u Rahman’ım Ali

21 Ocak 2012 Cumartesi

HAZRETİ MUHAMMED SALLALLAHU ALEYHİ VE ALİHİ VE SELLEM GURBAN OLDUĞUMUN GERÇEK KATİLLERİ

Allahumme salli ala Muhammed’in ve Al-i Muhammed ve accil ferecehum vel an ada ehum. Ezelen ve Ebeden ve Daimen ve Sermeda...



İbnü'l-Esîr, el-Kâmil adlı eserinde, ibni kesir elbidaye velnihaye adlı eserinde, şia’dan Elkummi tefsirinde, Ayyaşi yine tefsirinde Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun zehirlenme so...nucu şehid edildiğini sağlam dayanaklarla belgelemişlerdir.Muhalifler, Hayber savaşından sonra Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun Yahudi bir kadın tarafından zehirli yemek verilip zehirlendiğini rivayet ediyorlar ki bu da gerçekle ilgisi olmayan bir iddiadır. O zaman muhalifler neden bu iddiada ısrar ediyorlar? Neden Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun o Yahudi kadın tarafından zehirlendiği iddiasında bu kadar ısrar ediyorlar? Çünkü bu yalanlarıyla gerçek katilleri gizlemeye çalışıyorlar. Gerçek katilleri gizleme adına uydurdukları yahudi kadın zehirledi düzmecesinde bile cevap veremeyecekleri çok sorular var. Bir peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum) ki düşünün yahudilerle savaş halinde olsun ve yine o yahudilerden olan bir kadının evine üstelik ordusuyla yemeğe gitsin. İçinde zehir olan yemekten yediğinde rivayet edildiği gibi cebrail haber vermekte geç kalmış olsun? İmam aleyhisselam gurban olduğum buyuruyor ki; Yalancıda akıl olmaz. Yalanlarının ne kadarda ucuz olduğu ortada. Doğrudur Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum yahudi bir kadın tarafından zehirlendi ama söylendiği gibi hayber savaşı sonrası yahudi bir kadın tarafından değil.
Müşriklerin ana diye bağırlarına bastıkları cibtin ve tagutun kızları tarafından (ALLAH cümlesine lanet etsin. Ezelen ebeden daimen sermeda) zehirlenmek suretiyle şehid edildi.
Hayber şavaşı sonrası yahudi bir kadın tarafından zehirlendi sözünü ise; Aişe’nin lanetullah aleyh'in iddialarına dayanarak bu iddiayı öne sürüyorlar.
Aişe,lanetullah aleyh Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum hayber fethinden sonra yediği zehirli yemek yüzünden (şehadetinden 4 sene önce) şehid olduğunu rivayet etmiştir.

Buhari Aişe’den lanetullah aleyh rivayetinde:
Aişe lanetullah aleyh dedi ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum ölümüne sebep olan hastalığı hakkında buyuruyordu ki;
Ya Aişe, lanetullah aleyh “Hayber’de yediğim yemeğin elemini hala hissediyorum, Bütün bu belirtilerin ve sağlık çöküntüsünün sebebi o yemektir”.
Yani; “Hayberde yediğim o yemekteki zehir vucudumu yıprattı ve şimdiki hale geldim, sağlığım çöktü ölüm derecesine geldim”, mealinde sözler.
Tabii ki gerçekler Aişe’nin lanetullah aleyh bu iddialarını yalanlıyor. Çünkü Hayber’den sonraki 4 senede Resulallah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun sağlığı yerindeydi ve rutin dışı hiçbir şikayet ve rahatsızlığına dair bir kayıt yoktu.
O zaman nasıl Aişe lanetullah aleyh Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum hakkında böyle iddialarda bulunuyor, hani nerde bu belirtilerin olduğuna dair kanıtlar? YOK…
Sonra ve gerçekte biz, Aişeye lanetullah aleyh neye dayanarak inanalım? Aişe lanetullah aleyh Güvenilirmidir? Aişenin lanetullah aleyh hadisine güvenilebilir mi?
Peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğuma yalan söylediğini açıkça kendi ağzıyla itiraf eden bir kadına güvenebilirmiyiz?
Ve sıradan bir insana değil, Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum gibi yüce bir şahsiyete günahından korkmadan yalan söylediğini itiraf etmiştir.
Bunun için megafir hadisine bakalım:
Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun zevcelerinden Zeynep bint cahş rahmetullah aleyh’in evinde Bal şerbeti içerdi. Aişe’de lanetullah aleyh bunu kıskanır ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğuma “senden megafir kokusu alıyorum” der. (Megafir güzel tadı olan ama kötü kokulu bir maddedir.) O Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun Zeynep b. Cahş’ın rahmetullah aleyh’in evinde bal şerbeti içtiğini biliyordu. Kendi ağzından itiraf ediyor ve diyor ki: Ben ve hafsa işbirliğine girdik, Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum kimin odasına girerse O, Resulullah’a sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum “senden megafir kokusu alıyorum” diyecekti ki peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum darılıp bir daha Zeynep rahmetullah aleyh’in odasına gitmesin ve ondan bal şerbeti içmesin diye.
Eğer ortada Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğuma bile yalan söylemeye hazır bir kadın varsa, biz nasıl O’na inanıp ve bize yalan söyleyemeyeceğine inanalım?
Biz kimiz ki bize yalan söylemesin?
Tabiinleri ve sevenleri Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun O’nu “küfrün başı” olarak vasfettiğini rivayet ederken, biz nasıl O’na güvenelim? Sadece küfür değil, küfrün başı. Ve O’nu “şeytan’ın boynuzu” olarak da vasfetmiştir.
İbni Hanbel müsned’inde 2. cilt 23. sayfada İbni Ömer’den lanetullah aleyh rivayet ediyor, Rivayet ibni Ömer’den Muhaliflerin sevdiği bir adamdan, Hasan ve Hüseyin aleyhisselam gurban olduklarımdan değil, Selman , mikdat’tan değil, Ömer bin hattab oğlu abdullahtan.
Diyor ki:
Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum Aişe’nin lanetullah aleyh evinden çıktı ve buyurdu ki; “Küfrün başı Ondandır, buradan Şeytan’ın boynuzunun (malum fitne) çıkacağı yerden”. Eğer Aişe lanetullah aleyh Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun vasfetmesi ve onların ikrarlarıyla “küfrün başı ve şeytanın boynuzu” ise, neye dayanarak bizden O’na inanmanızı ve güvenmemizi bekliyorlar?
Daha da kötüsü biz Kuranın kendisini zemmetmek için indiği bir kadına nasıl itaat edelim, inanıp güvenelim? Sadece zemmetmekte değil, Kuranda O ve arkadaşının (hafsa) Günahkar, hatalı, kafir, münafık oldukları tahrim suresinde sabittir.
Bütün İslam mezhepleri, ekolleri Tahrim suresinin, Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa lanetullah aleyh hakkında indiği konusunda ittifak halindedirler.

Ayetlere bakalım:
Eğer sizler (Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa lanetullah aleyh ) Allah'a tevbe ederseniz (sizin için hayırlı olur); çünkü kalbleriniz eğrilik gösterdi.(haktan saptı) Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi olmağa kalkışırsanız, artık Allah, Onun mevlâsıdır; Cibril de ve mü'minlerin salihi de. Bunların arkasından melekler de onun destekçisidirler.

(müminlerin salihi kavramını Sünni müfessirle, “müminlerin en Salihleri” olarak tefsir ederler ama yanlıştır. Ayet’in orijinalinde çoğul ifade yoktur, tekil ifade vardır “salihil muminin” Müminlerin emiri diye de yorumlanabilir. Bu durumda bunun gerçek manası ehlibeyt imamları aleyhisselam gurban olduklarımın buyurdukları gibi İmam Ali aleyhisselam gurban olduğumdur.
Belki onun Rabbi, -eğer o sizi boşayacak olursa- ona sizin yerinize sizlerden daha hayırlı Müslüman, Mü'min, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verir.

ki , sahabe adı verdikleri mücrimlerin hayranı bir Wahhabi gelip bize, “Aişe beşerin en hayırlısıdır kadınların en hayırlısıdır, efdal insandır, kuran, gökten onu tebri etmek için 7 kat gökten indi (ifk olayında) vs”. demesin, gerçekle alakasız şeylerdir.
Kuran O’nu zemmetmek, uyarmak gizlediği gerçek yüzünü açığa vurmak için indi, (söz konusu ayetlerde). Ama asıl sorun, bu ümmetin çoğunluğu yalanlarla aldatılmışlar.
Herhangi insaflı, akıllı Müslüman biri tahrim suresini önyargısız olarak aklıselimle okursa, Aişe lanetullah aleyh ve hafsa’ya lanetullah aleyh o itibarı ve değeri vermekten vazgeçer.
Belki onun Rabbi, -eğer o sizi boşayacak olursa- ona sizin yerinize sizlerden daha hayırlı, Allahu Teala bu ayette açıkça, üzerine basa basa, aleni olarak Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa’dan lanetullah aleyh daha hayırlı kadınlar olduğunu ispat etmektedir… (taberinin kulakları çınlasın)…
O kadınlar nasıl kadınlardır? Ayet onları vasfediyor. Bakalım, ayet önümüzde:

1- Müslüman, bu ayetin muhatapları Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa lanetullah aleyh demek ki, kafirdirler.
2- Mümin ; bu ayetin muhatapları Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa lanetullah aleyh demek ki, Münafıktırlar.
3- Gönülden itaat eden (kanitat)-Allah ve resulune- bu ayetin muhatapları Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa lanetullah aleyh demek ki, itaatkar değiller.
4-tevbe eden, bu ayetin muhatapları Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa lanetullah aleyh demek ki, tövbekar değiller, ki tövbe uyarısından sonra onların tövbe ettiklerini ispat eden, belgeleyen herhangi bir ayet inmemiştir., madem bu kadar mühim kadınlardır ve uyarıldırlar, aklanmalıydırlar.
4- İbadet eden (A’abidat) bu ayetin muhatapları Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa lanetullah aleyh demek ki, değiller.
5- Sayihat, Allah yolunda oruç tutan, hicret eden, kısacmia Allah yolunda mücadele eden, bu ayetin muhatapları Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa lanetullah aleyh demek ki, değiller. Demek ki bütün bu vasıflar onlarda bulunmayan güzel hasletlerdir.
Eğer Kuran Aişe lanetullah aleyh hakkında bu biçimde inmişse, Allahu Teala onları, günahkar, hatalı, Asi olarak vasfedip Onlarla kendisi arasında savaş ilan ediyorsa…

Ayetlere devam edelim:

Allah, küfre sapanlara, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek olarak verdi. İkisi de, kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikâhları-altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, onlara (kocaları) kendilerine Allah'tan gelen hiç bir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: "Ateşe diğer girenlerle birlikte girin" denildi.
Allah kimlere örnek verdi?
Küfre sapanlara, kimler bunlar?
Ayetin muhatapları ve tahrim Suresinin inmesine sebep olan , Peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum hakkında küfür eden Aişe lanetullah aleyh ve hafsa’ya lanetullah aleyh. Bu ayette Allah açıkça Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa’nın lanetullah aleyh kafir olduklarını ispat ediyor. Ve onlara iki peygamber aleyhisselam eşinin durumlarını örnek vererek, peygamber aleyhisselam eşi olmalarının kendilerine bir yarar sağlayamadığını, kendilerinin de Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğuma karşı aynı biçimde birlik kurmaları halinde o nebilerin hanımları gibi hiçbir şeyin onları kurtaramayacağını Allahın onları kendisinin düşmanı olarak kabul edip gazaba uğratmaktan alıkoymayacağını bildiriyor.

(aytteki kafirlerden maksadın Aişe lanetullah aleyh ve hafsa lanetullah aleyh değil de bütün kafirler olduğunu iddia edecek olanlara, Mevdudi’nin tefhim’ul kuran eserinden şu kısa alıntıyla cevap verelim, tahrim suresi tefsirinde diyorki: Bu bölümde müminlerin annelerine, Üç tip kadın örnek verilmiştir. Birincisi, Hz. Nuh ile Hz. Lut'un (a.s) hanımlarıdır. Şayet iman etmiş olsalardı, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun hanımları gibi, onlar da Peygamber olan kocalarının vesilesiyle Müslümanların anneleri olacaklardı. Ancak onlar tam aksi davrandıklarından, Peygamber hanımı olmalarına rağmen, cehenneme hak kazanmışlardır.- yani hitabın müminlerin annelerinedir-)



Şimdi başa dönelim, Aişe’nin lanetullah aleyh rivayet etmiş olduğu gibi Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun Yahudi kadının vermiş olduğu zehirin etkisiyle şehid olduğu hadisinin geçerli olmadığını ve güvenilir olmadığını kabul ediyoruz. Çünkü rivayetin sahibi olan Aişe lanetullah aleyh bizzat kendisinin Sika yani güvenilir ve doğru sözlü olmadığını itiraf ediyor, kendi itirafları yanında da Kuranı kerimde ifade edilen durumları gereği de biz kabul etmiyoruz. Aişe lanetullah aleyh bizde olsun, insaflı aklı başında hiç kimsenin nezdinde olsun güvenilir ve doğru sözlü değildir. Hadisine güvenilmez.



Aişe’nin lanetullah aleyh sözkonusu hadisine güvenmememize sebep olan diğer bir etkende kendisinin, Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun şehadeti konusunda kendi kendisini çelişkiye düşürmüş olmasıdır.



Çünkü aynı Aişe lanetullah aleyh Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun şehadeti hususunda zehirlenmeden başka normal bir hastalığın sebep olduğunu iddia etmektedir.



O da zatulcenb hastalığıdır.

Muhalifler nezdinde sahih olan bu rivayete göre, Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun zehirden değil, zatulcenb denen adi bir hastalık yüzünden vefat etmiştir, bu çelişkidir. Aişe’nin lanetullah aleyh çelişkisi.



İfadelerinde çelişen bir insanın şehadetine güven olmaz, hem o kendini ele vermektedir. Kendine güvenilmez.



Ebu ya’la müsned’inde 8. bölüm sayfa 258.de Aişeden lanetullah aleyh rivayet eder;



Aişe lanetullah aleyh dedi ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum zatulcenb hastalığından vafat etmiştir.

Fakat Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum kendi ağzından bu hastalığın kendisine Allah tarafından reva görülmeyeceğini bildirmiştir. Çünkü bu hastalık şeytani bir hastalıktır.



İbni kesir’in el-bidaye vel-nihaye eserinde 5. bölüm sayfa 244 te Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun zatulcenb hastalığı hakkında “Bu hastalık şeytandandır ve Allah bana şeytanı musallat etmez” dediğini rivayet etmektedir.

Yani Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum “benim böylesi bir hastalıktan ölmem muhaldir”(imkan dışıdır) Şeytani, habis bir hastalıktır “Allah bunu bana musallat etmez” demektedir.



Bu durumda Aişe lanetullah aleyh açıkça yalan söylemektedir.



Şimdi de rivayetlerdeki üstü örtülü ifadeleri bulmaya çalışalım, o ifadelerde Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğumun şehadetinde, Aişe’nin lanetullah aleyh kendisinin oynadığı rolü ifade edişine dikkat edelim.



Araplarda bir deyim vardır der ki; fail, mücrim, davranış ve ifadelerindeki çelişkilerle açıkça “ben yaptım beni yakalayın” der. Çünkü o gerçekte bir suç işlemiştir ve ne kadar gizlemeye çalışsa da gizleyemez kendini ele verir. Aişe lanetullah aleyh de böyledir, nakledeceğimiz rivayetlerde Aişe lanetullah aleyh bunu söylemektedir, adeta ben yaptım beni yakalayın demektedir.



Buhari 8. bölüm 42. sayfada ve müslüm sahihinde 7. bölüm sayfa 42 de Aişe’nin lanetullah aleyh şöyle dediğini rivayet etmektedirler.



Resulullah’a sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum hastalığında ilaç verdik (lededna resululah fi maradih) Arapçada buna “LED” denir, bir insan hasta halde yatağa uzandığında ağzının iki tarafına bu ilaç konur ve acımtırak tadı vardır.

Aişe lanetullah aleyh diyor ki: Resulullaha sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum ilaç verdik, o bize (biz’den kasıt, kendisi ve işbirliği yaptığı peygamber zevceleri)“bana ilaç vermeyin “ anlamında işaret ediyordu. Biz de “bu, hastanın ilaca karşı hoşnutsuzluğu diye düşündük” . zorla da olsa istemese de, bize kızsa da ona ilaç vermeliyiz diye düşündük, diyor.



Yani Resulu Ekrem sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum onlara “bu ilacı ağzıma koymayın istemiyorum, bana faydası yok” diyor, Onlar ise “yok yok nebi ilaçtan hoşlanmıyor onun için tepki gösteriyor”, diyorlar. Sanki Nebiyyullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum haşa haşa haşa estazubillah 63 yaşında bir yetişkin değil de, neyin ona faydası var neyin yok bilmezmiş de Aişe lanetullah aleyh ve hafsa lanetullah aleyh O’nun iyiliğini ondan daha fazla düşünüyorlar da, ona zorla ilaç veriyorlar.



Acaba neden?





Devamla: baygınlığından uyanınca Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum “ Size bana ilaç vermemeniz hususunda nehy (men) etmedim mi? Diye buyurdu?

Aişe lanetullah aleyh rivayeten arz ediyor ki; biz yine (hastanın ilaca karşı olan doğal hoşnutsuzluğu diye arz ettik).



Bunun üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum “hepiniz o ilaçtan alacaksınız hem de benim önümde, sadece Abbas amcam hariç O sizinle değildi” diye buyurdu. Neden Abbas hariç?. Bunun için Aişe’nin lanetullah aleyh başka rivayetlerine bakalım.



Aişe lanetullah aleyh başka rivayetlerde diyor ki; Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum baygınlığından uyanıp, “ağzıma bu ilacı kim koydu”? diye sorduğunda, biz ağzına ilaç konulması işinde amcası Abbas’ı suçladık, dedik ki; “Amcan Abbas sende zatulcenb hastalığı olmasından korktu da ondan sana bu ilacı verdi” dedik ,

Ama Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum onları yalanladı ve böylece onlarında ağızlarına bu garip maddenin konulması cezasını verdi. ŞİMDİ BU VERİLER IŞIĞINDA OLAYLARI BİRBİRİNE BAĞLAYIP GERÇEĞE ULAŞMAYA ÇALIŞALIM. Biraz sabır…



Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum eğer kendisine verilen bu madde (bu ilaç) kendisinin iyiliği içinse, neden onlara kızıp aynısıyla mukabele etti?



Neden onlara bu cezayı verdi, Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum haşa haşa haşa estazubillah çocuk mu da onlara böylesi bir ceza verilmesini ve bu ilacın onlarında ağızlarına konmasını emretti?



Bu ifadelere dikkat edelim, aişe lanetullah aleyh kendisi, kendi kendine itiraf ediyor peygambere sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum bu operasyonu yaptığını belirtiyor, hem de, peygambere sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum eziyet ederek ve peygambere sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum Asi olarak bu eylemi gerçekleştirdiğini itiraf ediyor, sadece bu itirafı O’nun şu an cehennemde olduğunu ispat etmeye yeter delildir. Neden?

Kuran var bakın ne diyor: Allah ve Resulune karşı gelenlerin yeri cehennemdir ve orada sonsuza kadar kalacaklardır. (Nisa suresi 14. ayet). Yorumumuz çok ağır bir iddia gibi görünebilir, ama Aişe lanetullah aleyh “Resulullahın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum onları bu maddeyi ağzına koymalarından ısrarla nehyettiğini” ikrar ediyor ve yine kendisi ikrar edip “biz Resululaha sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum rağmen, nehy etmesine rağmen, ona zorla bu ilacı verdik”diyor. O zaman?

Bu da peygambere sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum isyandır, lam’ı Cim’i yoktur bunun. Ayetin hükümlerini Aişe’nin lanetullah aleyh amellerine tatbik ettiğimiz zaman Aişe’nin lanetullah aleyh şu andaki mekanını buluruz, cennette mi Cehennemde mi?


Peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum ağzına konulan bu madde nedir? Aişe bunun masum bir İlaç olduğunu ısrarla iddia ediyor. (kime inanacağız, Aişe’ye mi lanetullah aleyh, Resulullah’a mı? sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum)

Şu ana kadar Onların kaynaklarından naklettiğimiz karineler, deliller o maddenin salt ilaç olmadığını gösteriyor.


İlaç’tan öte bir şey olduğu Şüphesizdir.



En büyük ve sağlam delil, Resulullah’ın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum kendisine baygınken verilen bu ilacın, kendisine verenlerin ağzına aynı şekilde verilmesini istemesidir, bu, Resulullahın bu ilacın kendisi için zararlı olduğunu ve kasti olarak verildiğine bildiğini gösteriyor (bu da O’nun aslında Aişe lanetullah aleyh ve hafsaya lanetullah aleyh güvenmediği ve onların iyi niyetinden şüphe ettiğini gösterir – aişe’yi örnek Müslüman kadın olarak tanıtan Y.N.Öztürk ve N. Hatipoğlu’nun kulakları çınlasın-)



Resulullahın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum kendisi için zararlı olduğuna inandığı bu maddeyi ağzına koyanlara aynısıyla mukabele etmesi bu maddenin kendisine vereceği zararı onlara da verdirmek istediğini, bu yüzden kendi gözleri önünde olması şartıyla bu maddenin Aişe lanetullah aleyh ve hafsanın lanetullah aleyh ağzına konulmasını emrettiğini gösteriyor. Yoksa o çocuk değildi ve bu maddenin ağzında yarattığı acı tadı onlara da tattırmak için yapmadı. O’nu çocuklar yapar ancak, aklı baliğ olmayanlar.



O zaman o madde neydi??



Şüphesiz ZEHİR idi…



Çünkü bu olaydan hemen sonra Resulullahın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum sağlığı iyice kötüleşti ve 3 gün içinde şehid oldu. Şüphelerin somutlaşması için Usame ordusu kıssasını hatırlayın.ordu neden ve nasıl ve niçin sefere çıkmakta gecikti?(ilerde kanıt olarak akli delilleri sunmaya devam edeceğiz).



Şimdi bu konuda gerçeği bilmek istiyoruz, kime başvuracağız?



“ben sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum ilim şehriyim, Ali’de aleyhisselam gurban olduğum O’nun kapısıdır”,



“aranızda ki ağır emanet bırakıyorum, biri kuranı kerim, diğeri de ıtretim ehlibeyt’im”

o zaman Itreti şerife’ye gidelim.



Bakalım bu konu ile alakalı bize ne demişler, bize ve bu Aldatılmış ümmete ne gibi bilgiler ulaştırdılar ceddleri Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum ile alakalı.



Bu olayla alakalı hakikatler, bu ümmetten gizlenen hakikatlerden bir tanesidir, masum imamlar aleyhisselam gurban olduklarım cedleri Resulullahın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum bu 4 kişi tarafından işbirliği içerisinde ağzına zehir konulması suretiyle katledildiğini bildirdiler.



Bu 4 kişi; Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa lanetullah aleyh, babaları Ebubekir lanetullah aleyh ve Ömer’in lanetullah aleyh emriyle.



Bu rivayetlerden birini büyük müfessir Muhammed ibni mes’ud el ayyaşi rivayet etmiştir.



Bu adam Hicri 3. y.y. sonlarında yaşamış eski bir alimdir ve başta muhaliflerin (Sünni) sayılı alimlerindendi, sonra hidayete erdi ve ehlibeyt –aleyhumasselat vel selam ecmain- medresesine tabi oldu.

“Ayyaşi tefsiri” adıyla bir kuran tefsiri te’lif etti.



Tefsirinde, 1. bölüm 200. sayfada Abdulsamed ibni beşir’den, (imam Caferi Sadık aleyhisselam gurban olduğumun ashabından) rivayetle, diyor ki:

İmam Caferi Sadık aleyhisselam gurban olduğum mecliste bulunanlara buyurdu ki; “Resulullah’ın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum eceliyle mi öldüğü veya katledildiği hususunda bilginiz var mı? Allah buyuruyor ki; Ölür veya öldürülürse topuklarınız üzerine geriye dönersiniz. (ayete işaret ediyor).



Ve, Ölümden önce zehirlendi” dedi.



Dikkat edelim (Arapça aslında: summah kablel mevt) ölümden önce zehirlendi, (ölümden 4 sene evvel değil).



Onlar O’na içirdiler. dedi



(asıl anlam burada). Arapça lafızla imam aleyhisselam gurban olduğum “inehuma sakatah” diye buyurdu. “İnnehuma sakayah” dese, eril çoğul –müzekker zamire- işaret etmiş olacaktı. “İnnehe sakatah” dese dişil tekil –müennes zamire işaret etmiş olacak –(o zaman belki hayberdeki Yahudi kadına nispet edilebilirdi). Ama imam aleyhisselam gurban olduğum ısrarla “innehuma sakatah” diye buyurarak dişil –müennes çoğul -zamire işaret ediyor, (iki kadın veya daha fazla).



Biz dedik ki; (a.samed bin Beşir, diyor) “onlar (Aişe lanetullah aleyh ve hafsa lanetullah aleyh) ve babaları (Ebubekir lanetullah aleyh ve ömer lanetullah aleyh) Allah’ın yarattıklarının en kötüleridirler, Çünkü en ağır ve en büyük cinayeti üstlendiler” (peygamberin sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum katli)





Diğer bir rivayet yine Ayyaşi aynı sayfada rivayet eder:



Hüseyin bin münzir’den naklen:

Dedi ki:

Ebu Abdullah imam Caferi Sadık aleyhisselam gurban olduğum’a Arz ettim ki; Ali İmran suresi 144. ayette (""Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum ancak bir peygamberdir. O'ndan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya katledilirse siz gerisin geriye döneceksiniz" ) buyurulduğu üzere; Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum öldü mü, öldürüldü mü?



Ölüm mü, katl mi (öldürülme mi)? Hangisi?



İmam aleyhisselam gurban olduğum buyurdu ki: Yani ( yani’yi detaya girmek istemediği için kullandı, malum baskı ortamıydı) ashabı (çevresindeki, sohbetine katılan yanında görünen şahıslar) ne yaptılarsa yaptılar.

Bu haliyle Ehlibeyt aleyhisselam gurban olduklarım kaynaklarında bu 4 şahsiyetin Resulullahı sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum katlettikleri sabit olmuş oluyor.



Bu görüş ve açıklamalar, Ebubekir lanetullah aleyh, ömer lanetullah aleyh, Aişe lanetullah aleyh ve Hafsa’nın lanetullah aleyh kudsiyeti, yüceliği, peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum nezdindeki uydurma yüce katı hikayeleri ile büyümüş, aldatılmış Sünni bir kardeşimiz için çok uçuk, yalan ve en önemlisi asla kabul edilmez görünebilir. Ama acaba Bu şahıslar bundan beri mi? Değil, buyurun bakalım.



Ömer’in lanetullah aleyh İslam olmadan önce peygamberimizi şehit etmek için evine hücum ettiği ve bütün müminler önünde kimseden korkmadan O’nu şehitetmeye kalkıştığı, sonra kuranı kerim kıraatını duyup yüreğinin yumuşadığı ve islama girdiği rivayet edilir. Bu başlı başına yalan ve uydurma bir hadistir, Ömer’in lanetullah aleyh bu kadar cesur olmadığını UHUD savaşında kaçışından biliyoruz. Bu uydurmadır. Ama o’nu da geçelim bu suikast ömer’in lanetullah aleyh cahiliyyede işlemeye kalkıştığı bir suikastti. Peki göstermelik islamında da Ömer lanetulah aleyh bundan beri midir?







Maalesef değil:



Tebük suikastini herkes bilir.Ömer’in lanetullah aleyh İslam oluşundan ve hicretinden ve mekke’nin fethinden sonra cereyan eden tebük savaşından dönüşte Resulullah’a sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum 12 ashabı tarafından Suikast düzenlenir, suikast Allah’ın izni ve bildirmesiyle gerçekleşmeden engellenir.

Bu suikasti düzenleyen kimlerdir?



İbni hazm adlı Sünni bilgini ElMuhalla adlı eserinde bu konu ile alakalı şunu kaydetmiş:



“Velid bin cemaa; Ebubekir Ömer, Osman, Talha , Sa'd bin Ebu Vakkas ın Resulullaha Tebük seferi dönüşü Suikast düzenlediklerine dair hadisler (dikkat; bir hadis değil, hadisler) rivayet etti”. Sonra Hadisin yorumunda velid bin cemaa’nın hadis ilminden anlamayan, cahil, hadisine güvenilmeyen biri olduğunu, dolayısıyla bu hadisin uydurma olduğunu belirtmiştir.



Ama acaba velid bin Cemaa öyle biri mi?



Ebu Hatim onu "sılahil hadis" olarak vasfetmiş. Aynı kişi İbni Hacer Askalâni'nin Tekrib-i Tehzib'inde sadık olarak anılmış.



Velid ibni Cemaa hakkında İbni Maun ve Uclî "sıka" demişler.



Müslim O’nu hadiste “sika, sika” çok güvenilir olduğunu bildirmiş ve Ondan bir çok hadis nakletmiştir. Bu durumda Sünnilerin büyük ulemalarının referansıyla Velid bin Cemaa’nın güvenilir ve sağlam bir hadisçi olduğunu ve rivayet ettiği hadislerin sağlam hadisler olduğunu görüyoruz.



Bu haliyle, ebubekir, Ömer ve diğerleri Mekke’nin fethiden sonra peygamberi sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum şehit etmeye kalkışmışlardı, bu ilk girişim başarısız olduğuna göre vazgeçip şanslarına küsecek değillerdi. Hem bu suikast “menzilet hadisinin” gerçekleştiği günlerin ertesinde oluyor, yani Resulullah’ın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum imam Ali aleyhisselam gurban olduğumun yüce faziletlerinden birini tebliğ ettiği olaylardan bir tanesinin hemen ertesinde oluyor.



Tabiî ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum bu suikastçilerin kim olduklarını biliyor. Ve Huzeyfe el-yemani’ye bildiriyor. Huzeyfe de “Ya Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum teker teker teşhir edeyim mi “ ? diye arz ediyor.



Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum ; “hayır “ diye buyuruyor.



Abdullatif Uyan adlı bir Sünni Huzeyfe yemani’ye yazdığı şiir görüşlerimizi kanıtlamaktadır, şöyleki bu şiir, tarih kitaplarında bu suikast ile ilgili bilgilerin özet şeklinde şiire dönüştürülmüş halidir, hafife almayalım:

Dar yere yaklaşınca, Resulullah giderken,
Bir münafık gurubu, hücuma geçti birden.
Bu hali görür görmez Huzeyfe-i Yemani,
Onların üzerine hücuma geçti ani.

(Ey Allah düşmanları!) diyerek hem o ara,
Elindeki sopayla vurdu münafıklara.
Yüzleri maskelenmiş o oniki münafık,
Askerin arasına karıştılar o anlık.

Resulullah, onların isimlerini tek tek,
Huzeyfe’ye gizlice bildirerek,
Tembih buyurdular ki Huzeyfe’ye:
(Sakın söylemeyesin bunu başka kimseye.)

Peki tüm bu verilerden ne ders çıkaralım?


1-Ebubekir, Ömer, Osman, Talha, sa’d bin ebi vakkas vs. sahabeler, peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum doğal şekilde vefat edip yerine Allahın emri üzere Hz. Ali’nin aleyhisselam gurban olduğum Zahirdeki hilafetini engellemek için, kendileri için uygun görünen ortamda peygamberden sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum kurtulup, hilafeti ele geçirmek istiyorlardı.

İlk suikast olarak bildiğimiz (şimdilik tabii, çünkü her geçen gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor) tebük suikastinde peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum Medineden uzakta idi ve O’nu orada şehid edebilselerdi, hemen Medineye dönüp, İmam Ali aleyhisselam gurban olduğum ve sadık sahabeler varmadan teşkilatı kurup hilafeti ele geçireceklerdi. Ama olmadı.



2-Peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum Kendisinden sonra bu çetenin hilafeti ele geçirmek istediğini biliyordu, bu yüzden vefat etmeden önce Onların bu hayallerinin gerçekleşmesini engellemek için, alelacele, yıldırım bir kararla (ki tarihçiler O’nun hastalanmadan bir gün evvel aniden Usame ordusunun techiz edilmesini ve sefere çıkmasını emrettiği kesinlikle kabul ederler) Usame komutası altında ordu kurulmasını, Ebubekir, ömer , Osman , Talha vs. (teşkilatçılar özellikle) Orduya katılmasını ve hemen sefere çıkmasını emretmişti. Acaba neden bu kadar hızlı karar alıp uygulanmasını istedi? Rum imparatorluğuna ders vermek için der tarih. O doğru ama asıl ders gaspçı, teşkilatçı sözde sahabelere verilmek içindi.

Peygamberin hastalandığını evin içindeki ajanlardan (Aişe, hafsa) alan teşkilatçılar, Resulullahın bu planını belki anladılar, bu yüzden ordunun hareketini engellemek için kaytarmaya başladılar (peygamber şehid olduğu zaman Ebubekir orduda seferde olması gerekirken, medine’nin uzağında bir köyde bir hanımının yanındaydı), Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum alalacele onları hilafetin merkezi olan Medine’den uzaklaştırmak istediğinden hep baskı yapıyor ve ordunun tez zamanda sefere çıkmasını istiyordu, ama sözde sahabeler söyleniyor, sefere çıkmak istemiyorlardı.

Bunun üzerine Resul-u Ekrem sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum orduya katılmakla yükümlü kıldığı sahabeleri toplayarak şu hutbeyi okudu:


"Ey insanlar!" dedi. "Üsâme'yi kumandan tayin ettiğim için bazılarınızın ileri geri konuştuğunu duydum. Benim Üsâme'yi kumandan tayin etmeme itiraz ediyor gibisiniz! Daha önce Üsâme'nin babasını kumandan tayin ettiğim zaman da aynı şeyi yapmıştınız. Vallahi, nasıl babası kumandanlığa lâyık olduğunu göstermişse, Üsâme de babasından sonra kumandanlığa lâyık bir kimsedir.

"Babası nasıl en sevdiğim biri idiyse, Üsâme de en sevdiğim kimselerden biridir. O da, babası da her türlü hayrı işleyebilecek yaratılışa sahip kimselerdir. Onlardan hayırlı işler bekleyiniz. Muhakkak ki Üsâme sizin hayırlı olanlarınızdandır ve bu işe ehliyetli birisidir."

Ve hatırı sayılar derecede tarihçi, hutbenin sonunda:


Allah’ın laneti Usame’nin ordusundan ayrılanların (Arapça lafızla: yani katılmayıp hareket etmesine engel olanlara) üzerine olsun,diye buyurmuştur. (peki seferde olması gerekirken Medine dışında yakalanan ebubekir ne olacak?)

Sefere gidince, Medine’de Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum vefat ederse, hilafet Ali bin Ebu talib’e aleyhisselam gurban olduğumgeçecek diye düşünen teşkilatçılar, ne yaparlardı?

3- Tebük’te yapmaya çalışıp yapamadıkları şeyi, yaparlar. Nedir O?

Peygamberi şehit etmek.

Peki nasıl? Kaleyi içerden fethederek. Nasıl? Aişe ve hafsa yardımıyla. Hatırlayın osman’ın gebertilip yerine kendi akrabasını halife seçtirmek için, Osman’ın ölüm fetvasını veren Aişe, Osman öldürülüp yerine İmam Ali aleyhisselam gurban olduğum halife seçilince ne demişti? “Keşke gökler yere kapansaydı da Ali aleyhisselam gurban olduğum halife olmasaydı, bu halde Aişe’nin imam Ali’nin aleyhisselam gurban olduğum hilafetini engelleyecek bir eyleme başvurması normaldir)

Bu durumda bu teşkilatın medine’den ayrılmadan önce peygamberin işini bitirip, Ali aleyhisselam gurban olduğumve samimi Müslümanlar cenaze ile uğraşırken hilafeti ele geçirmeye çalışmaları gerekiyordu ki öyle olmuştur, peygamberimizin sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum ağzına ilaç koydukları zaman, O’nun gösterdiği tepkiyi hatırlayalım.

Bunun için ne yapmak lazım? Ordunun hareketini engellemek lazımdı ve yaptılar, biri söylendi, biri kışkırttı, biri Medine dışındaki karısının yanına gitti. Ve böylece ordu hareket edemedi.



Ama peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum onların kurduğu tuzakları biliyordu, ne yaptı? Madem sefere çıkmıyorlar ve benim şehadetimi bekliyorlar hilafet için, o zaman birkaç samimi sahabe önünde Ali’nin aleyhisselam gurban olduğum hilafetini belgeleyecek bir delil bırakayım.

4-malum “Perşembe felaketi veya kırtas olayı”

Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum hastalığının ağırlaştığını ve kısa zamanda şehit olacağını gören bazı münafıklar, Usame ordusunu büyük bir talihsizlik ve peygamberin sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum bir stratejisi olarak görmüşlerdi, şimdi seferdeyken Resululah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum şehid olursa, hilafet Peygamberin sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum istediği şekilde İmam Ali aleyhisselam gurban olduğum geçecekti bu yüzden ordunun hareketini engellemek için kaytarmaya söylenmeye başladılar.



Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum onların bu oyununu bozmak istedi, malum zatlar peygamberimizin sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum son durumunun ne olduğunu öğrenip ona göre strateji belirlemek için Resulullahı sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum ziyaret ettikleri esnada bunu fırsat bilen Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum son kez hücceti tamamlamak istedi ve buyurdu ki:

“Bana bir kağıt kalem getirin, size bir vasiyet yazayım ki benden sonra yolunuzdan sapmayasınız”

Oradaki bozuk niyetlilerden bir tanesi, “Resulullahın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum hastalığı ağırlaştı. Yanımızda Allahın kitabı var. O bize yeter” dedi. (parantez açalım,(Ne ilginçtir, bu sözleri söyleyen şahsın sevenleri ve takipçileri, kendilerini ehli sünnet diye tanıtırlar, ki o sünnet Allah’ın kitabında yazmaz, tamamen Resulullahın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum uygulamalarıdır, gerçekte sünneti reddeden bu zatı tekfir etmeleri gerekirken peygamberden üstün sayarlar, Ömer’in bu sözünü savunmak için bahane aramaya koyulan muhalif görüştekiler, şu bahaneyi öne sürmekteler, bakın şaşıracaksınız:


Bize göre, Ömeri bu düşünceye sevk eden husus, Resulullahın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum Hicretin 10. yılı sonunda, yani Zilhicce’nin 18. günü, ölümünden 2 ay 10 gün kadar önceki sözleridir. O zaman Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum şöyle buyurmuştu:

Ey İnsanlar! İyi bilin ki, bende ancak sizin gibi bir insanım. Çok geçmeden, Yüce Rabbimin elçisi (Azrail) bana gelecektir. Bende onun davetime icabet edeceğim. Mutlaka ben size iki kıymetli ve hürmeti ağır şey (es- Sakaleyn) bırakıyorum. Bu ikisinden birincisi, Yüce Allah’ın Kitabı’dır ki onun içinde hidayet ve nur vardır. Allahın kitabına sımsıkı sarılınız.; ikincisi de, Ehli Beytimdir. Ehli beytime muamele hususunda size Allahı hatırlatıyorum.

Resulullahın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum son zamanlarında söylediği bu ve benzeri hadisi şeriflerde; ümmetin sapıtmaması için iki şeye iyi yapışması tavsiye ediliyor. Kuranı Hakim ve Ehli Beyt veya Kuranı Hakim ve Sünnet… Müslümanlar bu iki şeye sımsıkı sarıldıkları müddetçe sapıtmayacaklardı. Zaten Ali Beytinden muradı da Sünneti Seniyyesi idi.

Bu sözleri söyleyen şahıs Ehlibeyti halife seçimi konusunda söz sahibi etmedi, Ehlibeytin gülü fatıma’nın selamullah aleyha evini yakmaya kalkıştı ve bebeğini düşürmesine sebep oldu, onların hakkını hiç tanımadı, hani Ehlibeytti Resulullahın kuranla beraber ardında bıraktığı.? Allah bir kavmi helak edecekse önce aklını alır ve onlarda böylece saçma sapan düşünüp konuşurlar)))parantez kapatalım)))))

Yani Ömer, Bu adam’ın (peygamberin) dediklerini yapmayın işimiz sonsuza dek bozulur anlamında tepki verdi. Tartışmalar çıktı, biri verelim yazsın derken, bazıları hayır vermeyelim bu adam sayıklıyor dediler, buna çık kızan Resululah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum hepsini yanından kovdu.

Her müslümanın ibret alması gereken bir olaydır. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum: Size benden sonra yolunuzdan sapmamanız için bir vasiyet yazayım diyor, malum zat ve avanesi ise kağıt kalem vermeyi, bu adam (peygamber) haşa haşa sayıklıyor diye engelliyor. ( “Bu adam” lafzını, kendi aleyhine olan bazı şeylerin belgelenmesi korkusu içinde olan bir insanın ağzından çıkarken hayal edin. Anlayacaksınız)

Peki insanların yoldan sapmaması kimin hoşuna gitmez? Bu cevap verilmesi gereken bir sorudur.

Bir kişi, İnsanların yoldan sapmamasını neden engellemek ister?

Malum zatın hayranları onu korumak ve savunmak için diyorlarki, “Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum hastaydı, hastalığı ağırlaşmıştı, bu yüzden ömer ona daha fazla eziyet edilmemesi için bunu engelledi. Acaba öyle mi? Vuku bulan olaya bakalım, birisi kalkıp Resulullahtan sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum bir şey istemiş değildi ki eziyet edilmiş olsun, Resulullahın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum kendisi Risaletinin bir parçası olarak bir vasiyette bulunmak istemiş ki Ümmeti yolundan sapıp şeytanın yoluna girmesin diye, şüphesizki bu tebliğ de Allahtandır, bu durumda Ömer hangi akla hizmet Resulullahı sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum, sözde hem Allahtan hem de kendisinden daha fazla düşünerek onun eziyet çekmesini engellemeye kalkmıştır?

Bu olayın gerçek yüzü ise; Gizli teşkilatın planlarını suya düşürecek olası bir vasiyetin yazılmasını engellemekti. Ömer bu davranışıyla bir kez daha Allahın emrinin tecellisini engellemeye çalışmıştır. Ömer yapacağını yaptı, hakkettiğini hakketti, gideceği yere vardı, ya onu savunanlara ne demeli? Allahın ve Resulunun emir ve nehiylerine düşman olan birine velayet edilir mi? Bu şahıs yüzünden ameller heba edilir mi?

Bakalım Mucadele suresi 22. ayet ne buyuruyor:

Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir.
Sonuçta; Emellerini gerçekleştirmek için, Usame ordusu hareket edip onlarda orduyla beraber hareket etmek zorunda kalmamak için peygamberin dünyadan gidişini hızlandırmak gereği duydular ve peygamberi sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum ilaç veriyoruz bahanesiyle zehirleyerek şehid ettiler.

Aişe gün gelir Resulullah’ın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum zehirlenerek şehit edildiği ortaya çıkar da benim yaptığımı anlarlar korkusuyla peygamberin sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum Yahudi kadının verdiği yemekteki zehirden etkilenerek şehit olduğu yalanını uydurdu, ilaç içinde verdiği zehirin de anlaşılmaması için de zatulcenb hastalığı bahanesini uydurdu. Ve böylece peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum Öbür Dünyaya intikal etti. İstedikleri oldu, istedikleri gibi hilafeti gaspettiler, hak ettikleri karar yerine vardılar.
Bize düşen onları aklamaya çalışarak, Allaha ve peygambere sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gurban olduğum başkaldıran bu insanları veli edinerek onların amellerine ortak olup, amellerimizi onlar yüzünden heba etmek, cehennemi onlarla paylaşmak değil. Ve Allah onları tahrim suresinde kafirler olarak zikretmekte.

8 Ocak 2012 Pazar

ZİYARETNAME / DUA

Ziyareti Aşura
Ziyareti Aşura
Selam olsun sana ya Eba Abdullah. Selam olsun sana Resulullah’ın oğlu. Selam olsun sana Emir-el Müminin oğlu. Selam olsun sana vasilerin efendisinin oğlu. Selam olsun sana âlemlerin kadınlarının seyyidesi olan Fatıma’nın oğlu. Selam olsun sana ey Allah’ın kanı ve Allah’ın kanının oğlu. Selam olsun sana ey intikamını kendisi alacak olan yalnız şehid. Selam olsun sana ve senin huzurunda eriyen ruhlara. Ebedi olarak benden sizlere Allah’ın selamı olsun. Baki kaldığım ve gece gündüzler baki kaldığı sürece Allah’ın selamı sizlere olsun. Ya Eba Abdullah gerçekten musibet büyüdü. Sana yapılan büyük ve azim musibetler bizlere ve bütün İslam ehline ağır geldi. Göklere ve göklerin tüm ehline çok ağır geldi. Ehli Beyt’e zulüm ve eziyeti hassasiyetle tesis eden ümmete Allah lanet etsin. Allah’ın size verdiği makam ve dereceleri halkın gözünden düşüren ve sizi makamınızdan uzaklaştıran ümmete Allah lanet etsin. Sizi katleden ümmete Allah lanet etsin. Sizleri katletmek için güçlerini birleştirip çaba harcayanlara Allah lanet etsin. Onlardan ve onların taraftarlarından ve onlara tabi olup onları sevenlerden Allah’a ve size sığınırım. Ya Eba Abdullah kıyamet gününe dek sizinle barışık olanla barışık sizinle savaşanlarla savaşırım. Allah Ziyad’ın ve Mervan’ın ehline, soyuna lanet etsin. Allah Ümeyye oğullarının tümüne lanet etsin. Allah Mercane’nin oğluna lanet etsin. Allah Ömer’in oğlu Sad’a lanet etsin. Allah Şimr’e lanet etsin. Seni katletmek için atı gemleyip eğer takıp nigabını bağlayan ümmete Allah lanet etsin. Anam babam sana feda olsun gerçekten senden ötürü musibetim ağırlaşıp büyüdü. Sana yüce makamı veren Allah’tan Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in Ehli Beyt’indeki Mansur olan imamla senin intikamını almayı bana nasip etmesini istiyorum. Allah’ım dünya ve ahirette İmam Hüseyin Aleyhisselam‘ın şefaatiyle bizi şereflendir. Ya Eba Abdullah seni katledenlerden sana karşı savaşa kalkanlardan, bu savaşın temelini hazırlayıp yardım edenlerden, düzenini seninle savaşmak için kuranlardan, sana karşı zulme devam edenlerden, devamını sağlayanlardan, bunu icra edip fiile dönüştürenlerden ve aynı şeyleri şialarınıza da reva görenlerden uzaklaşıp lanetliyorum. Bu uzaklaşıp lanetlememle ve sana olan sevgimle Allah’a, resulüne ve sana yakınlaşıyorum. Onlardan uzaklaşıp Allah’a ve size sığınıyorum. Sizin düşmanlarınızdan ve sizinle savaşı sürdürenlerden ve onların taraftarlarından, tabiilerinden ve sevenlerinden uzaklaşıp lanetleyerek sizi ve sizi sevenleri severek Allah’a ve size yakınlaşıyorum. Gerçekten ben sizinle barışık olanla barışık, sizinle savaşanlarla savaşırım. Sizin sevdiklerinizi ben de seviyorum. Düşmanınıza düşmanım. Sizin ve velilerinizin marifetini bana nasip eden ve düşmanınızdan uzaklaşıp lanetlemeyi bana dünya ve ahirette rızık olarak lütfeden Allah beni dünya ve ahirette de lütfünüzden mahrum etmesin. Dünya ve ahirette sizin katınızda doğru adım atıp sabit kalanlardan etsin. Ve Allah katında övülmüş makamınızdan beni şereflendirmesini istiyorum. Allah’tan siz Ehli Beyt’ten olan hakkı buyuran, zahir olan hidayet imamıyla sizin intikamınızı almayı bana nasip etmesini istiyorum. Allah’tan sizin hakkınızın ve onun katındaki yüce şanınızın hürmetine sizi sevdiğimden ötürü başıma gelen musibetleri göklerde, yerlerde ve bütün islamda verilen musibetlerin en faziletlisi olarak kabul etmesini istiyorum. Allah’ım bulunduğum bu makamda beni senin mağfiret, rahmet ve selamının ulaştığı kimselerden etmeni talep ediyorum. Allah’ım Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in ve Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem`in Ehli Beyt’inin hayatıyla bizleri yaşat. Ve onların ölümüyle bizlere ölüm ver. Allah’ım Ümeyye oğulları ve nebinin durduğu her yer ve mekânda senin ve nebinin diliyle lanetle. Çokça lanetlenmişin ve ciğer yiyenin oğlu bu günü (aşura) mübarek sayıp bayram ilan ettiler. Allah’ım Ebu Süfyan’a, Muaviye’ye, Muaviye’nin oğlu Yezit’e lanet et. Allah’ım senin ilelebet lanetin onlara olsun. Bugün imam Hüseyin Aleyhisselam’ı şehit etmekle Ziyad ve Mervan’ın ehli ve evlatları sevinip bayram ettiler. Allah’ım lanetini onlara artırdıkça artır. Allah’ım bu günde ve durduğum şu yerde ve hayatımın günlerinde onlardan uzaklaşıp lanet ederek resulunu ve Ehli Beyt’ini severek sana yakınlaşıyorum.

Yüz kere şöyle de: Allah’ım Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in ve ailesinin hakkına zulmeden birinci zalime ve sonuna dek bu zulmü devam ettirene, benimseyip tabi olanlara lanet et. Allah’ım imam Hüseyin Aleyhisselam’a karşı güçlerini kullanıp savaşan topluluğa lanet et. Onların taraftarlarına, biat edenlerine ve tabi olanlarına ve şahadetine razı olanlara lanet et.

Yüz kere şöyle de: Ya Eba Abdullah selam sana ve senin huzurunda eriyen ruhlara. Allah’ın sonsuz selamı sana olsun baki kaldığım, gece ve gündüzler de baki kaldığı sürece. Allah ahdime vefa ettiğim bu ziyareti son ziyaret kılmasın. Selam olsun İmam Hüseyin Aleyhisselam’a ve oğlu imam Ali Aleyhisselam’a ve evlatlarına ve ashabına

Allah’ım lanetimi birinci zalime has kıl. Birincisinden başlayarak ikincisine, sonra üçüncüsüne, sonra dördüncüsüne, sonrada beşincileri olan Yezit’e lanet et. Allah’ım Ubeydullah oğlu Ziyad’a Mercane’nin oğluna, Ömer oğlu Sad’a, Şimr’e, Ebu Süfyan ailesine, Ziyad ve Mervan ailesine kıyamet gününe dek lanet et.

Sonra secdeye gidip şöyle de: Allah’ım bütün müsibetlere rağmen şükredip hamd edenlerin hamdleri sanadır. Bütün azim ve büyük müsibetlerimde de Allah’a hamd olsun. Allah’ım kıyamet günü İmam Hüseyin Alehisselam’ın şefaatıyla beni rızıklandır. Allah’ım beni kendi katında doğru adım atıp sabit kalanlardan kıl. Ve beni İmam Hüseyin Aleyhisselam için her şeylerini feda eden ashabıyla meşhur eyle.
Nahiyet-ul Mugaddese







Nahiyet-ul Mugaddese





Selam olsun Allah’ın mahlukları arasında halis ve saf olan Adem’e. Selam olsun Allah’ın velisi ve seçtiği Şeys’e. Selam olsun Allah’ın huccetiyle Allah için kaim olan İdris’e. Selam olsun çağrısına cevap verilen Nuh’a. Selam olsun Allah’ın yardımıyla desteklenmiş Hud’a. Selam olsun Allah’ın kerametiyle teveccüh ettiği Salih’e. Selam olsun Allah’ın dost ettiği İbrahim’e. Selam olsun kurban edilişi Allah’ın cennetinden getirilen büyük kurbanla değiştirilmiş İsmail’e. Selam olsun Allah’ın nubuvveti zürriyetine verdiği İshak’a. Selam olsun Allah’ın rahmetiyle gözlerine şifa bağışladığı Yakub’a. Selam olsun Allah’ın azametiyle kuyudan kurtardığı Yusuf’a. Selam olsun Allah’ın kudretiyle denizi onun için yardığı Musa’ya. Selam olsun Allah’ın nubuvvetini has kıldığı Harun’a. Selam olsun ümmetine karşı Allah’ın yardım ettiği Şueyb’e. Selam olsun Allah tarafından hatası affedilmiş Davud’a. Selam olsun Allah’ın izzetiyle cinlerin zelil olduğu Süleyman’a. Selam olsun Allah tarafından hastalığına şifa verilen Eyyüb’e. Selam olsun Allah’ın hakkında verdiği vaadi yerine getirip tamamlayan Yunus’a. Selam olsun ölümünden sonra Allah’ın dirilttiği Uzeyr’e. Selam olsun bela ve musibetine sabreden Zekeriya’ya. Selam olsun Allah’ın şehadetiyle yakınlaştırdığı Yahya’ya. Selam olsun Allah’ın ruhu ve kelimesi olan İsa’ya.
Selam olsun Allah’ın habibi, saf ve temizi Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e. Selam olsun Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kardeşliğine has kılınan Emir-el Muminin Ali ibni ebi Talib Aleyhisselam’a. Selam olsun Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kızı Hz. Fatimet-uz Zehra Selamullahaleyha’ya. Selam olsun onun halifesi ve babasının razı olduğu Ebi Muhammed-il Hasan Aleyhisselam’ a. Selam olsun nefsini ve hayatını karşılıksız bağışlayan İmam Huseyn Aleyhisselam’a. Selam olsun gizlide ve açıkta Allah’a itaat eden kimseye. Selam olsun Allah’ın şifayı toprağında karar kıldığı kimseye. Selam olsun kubbesi altında duaların kabul edildiği kişiye. Selam olsun soyundan imamların geldiği kişiye. Selam olsun Hatem-il Enbiya Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in oğluna. Selam olsun vasilerin seyyidi ve ağasının oğluna. Selam olsun Hz. Fatimet-uz Zehra Selamullahaleyha’nın oğluna. Selam olsun Hz. Haticet-ul Kubra Selamullahaleyha’nın oğluna. Selam olsun Sidret-ul Munteha’nın oğluna. Selam olsun Cennet-ul Meva’nın oğluna. Selam olsun Zemzem ve Sefa’nın oğluna. Selam olsun kanına bürünmüşe. Selam olsun çadırlarına saygısızlık yapılmış kişiye. Selam olsun Kisa Ashabı’nın beşincisine.
Selam olsun tanınmamışlardan olana. Selam olsun şehitlerin şehidine. Selam olsun piçler tarafından katledilmiş olana. Selam olsun Kerbela’da sakin olana. Selam olsun gökteki meleklerin ağladığı kişiye. Selam olsun zurriyeti saf ve temiz kişiye. Selam olsun dinin sahibi ve koruyucusuna. Selam olsun burhan ve delillerin menziline. Selam olsun hâkim ve sahip olan imamlara. Selam olsun kana bulanmış sinelere. Selam olsun kuruyup da solmuş dudaklara. Selam olsun kökünden sökülmüş canlara. Selam olsun koparcasına alınmış ruhlara. Selam olsun arınmış ve kurtulmuş cesetlere. Selam olsun solmuş cisimlere. Selam olsun dökülüp de akan kanlara. Selam olsun kesilip ayrılmış uzuvlara. Selam olsun konuşan başlara. Selam olsun mücadele eden meşhur kadınlara. Selam olsun müminlerin Rabbi’nin huccetine. Selam olsun sana ve tahir olan babalarına ve şehit evlatlarına. Selam olsun sana, yardım ve nusret sahibi olan soyuna. Selam olsun sana ve senin için feryat edip ağlayan meleklere. Selam olsun zulme uğrayarak katledilmişe. Selam olsun kardeşi (İmam Hasan Aleyhisselam) zehirlenmiş olana. Selam olsun Hz. Ali Ekber’e. Selam olsun süt emen Esğere (Hz. Ali Esğer).
Selam olsun soyulup da talan edilmiş bedenlere. Selam olsun gurbet itretine.(Tanınmamış aileye). Selam olsun vatanlarından uzaklaşmış olanlara. Selam olsun kefensiz defn olanlara. Selam olsun bedenlerinden ayrılmış başlara. Selam olsun sabrı kendisine vacib eden kişiye. Selam olsun yardımcısı olmayan mazluma. Selam olsun saf ve temizleyici toprağın sakinine. Selam olsun yüce kubbenin sahibine. Selam olsun Celil’in (Allahın ismi) temiz ve tahir kıldığı kişiye. Selam olsun Cebrail’in şereflenip de öğündüğü kişiye. Selam olsun beşikteyken Mikail’in konuştuğu kişiye. Selam olsun zimmeti ve korunmuşluğu küstahlığa uğratılıp kırılan kişiye. Selam olsun hürmet ve saygınlığına edepsizlik yapılmış kişiye. Selam olsun zulümle kanı akıtılmış kişiye. Selam olsun yaralarının kanıyla gusul verilmiş kişiye. Selam olsun mızrak kâselerinin kanını yudumladığı kişiye. Selam olsun zulme uğrayışı mubah ve caiz sayılan kişiye. Selam olsun emrine itaatin kesildiği kişiye. Selam olsun halk tarafından faziletinin inkar edilip de defnedildiği kişiye. Selam olsun kalbinin ana damarı parçalanmış kişiye. Selam olsun yardımcısı olmaksızın himaye edene. Selam olsun saçlarına kına yakılmış olana (Kanla boyanmış). Selam olsun yüzünde toprağın şereflendiği kişiye. Selam olsun hürmeti kırılmış bedene. Selam olsun kılıcın dudaklarına dokunduğu kişiye. Selam olsun yükseltilmiş başa.
Selam olsun çöllerde yerlere düşürülmüş, elbiseleri parçalanmış, kurt sıfatlıların düşmanca saldırışına ve ısırışlarına uğramışlara, zararlı, yırtıcı ve vahşi hayvan sıfatlıların üzerlerinde gidip geldiği cisimlere selam olsun. Selam olsun sana ey benim Mevlam! Selam olsun kubbenin etrafında kanat çırpan meleklere. Selam olsun toprağının sınırlarında duran meleklere. Selam olsun bu mübarek yerde hizmet eden meleklere. Selam olsun ziyaretin için bu mekâna giren meleklere. Selam olsun sana, ben gerçekten de sana doğru gelmeyi kastettim ve senin yanında kurtuluşu umut ettim. Senin hürmet ve saygınlığını tanıyan, vilayetine karşı halis ve muhlis olan, senin muhabbetinle ve düşmanlarından beraat etmekle Allah’a yakınlaşan, senin musibetinle kalbi yaralanmış, senin zikrin olunduğun da gözyaşları dökülmüş, acı çekip de kederlenmiş, hüzünlenmiş, üzüntüden çılgına dönmüş, zelil ve biçare olmuş kişinin selamıyla selam olsun sana.
Eğer Taif’de (Kerbela’da) senin yanında olsaydı keskin kılıçlara karşı canıyla sana siper olurdu. Senin uğruna ölümün son nefeslerini verirdi. Senin huzurunda cihad eder, başkaldıranlara karşı sana yardım ederdi. Ruhunu, cesedini, malını ve evladını sana feda ederdi. Ruhu senin ruhuna fedadır. Ehli senin ehline koruyucudur. İşte o kişinin selamıyla selam olsun sana. Oysa dehr beni geriye attı. Senin takdir edilmiş yardımına koşmama engel oldu. (Allahu Teala zuhur ve ricatta İmam Huseyn Aleyhisselam’ın intikamını alma ve ona yardım etme fırsatını bütün müminlere vermeyi taktir etmiştir.) Bu yüzden seninle harb edenlerle savaşamadım. Huzurunda düşmanca dikilenlerin karşısına dikilemedim. Sana gelen musibetlerden ötürü kederlenip gam ve hüzne bürünmüşüm. Üzüntü ve özlemimden ötürü sabah akşam senin için yas tutup ağlarım. Gözlerimden yaşlar yerine kan akar. Öyle ki bu musibetin yakıcı ateşi ve bu üzüntünün boğazımda düğümlenişi beni ölüme götürür.Şehadet veriyorum sen namazı ikame ettin, zekâtı verdin. Marufu (bütün iyilikler) emredip münkeri (bütün kötülükler) ve düşmanlığı nehyettin. Allah’a iaat edip asla isyan etmedin. Allah’a ve O’nun ipine sarılıp O’nu razı ettin. O’ndan çekinip, hayâ edip O’nu gözettin. Kanunları koyup fitneyi söndürdün. İrşada davet edip doğruluk ve sağlamlık yollarını açıkladın. Allah yolunda hakkına layık cihad ettin. Allah’a itaat edip ceddin Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e tabi oldun. Babanın sözünü işitip tuttun. Kardeşinin vasiyetine koşup onu yerine getirdin. Dinin direklerini sağlamlaştırıp, tuğyan ve isyanın önünü aldın. Tağutlara (Allah’ın emrine isyan edip uymayan herkes) büyük bir darbe vurdun. Ümmete nasihat ettin. Ölüm anında Allah’ı tenzih etin. Fasıklarla mücadele edip savaştın. Allah’ın huccetlerini kaim edip ayağa diktin. İslam ve Müslümanlar’a merhametliydin. Hakkın yardımcısıydın. Belalar anında sabırlıydın. Dini koruyup gözetirdin. Dinin memleketinden düşmanları kovup atardın. Hidayeti korur yardım ederdin. Adaleti açıp neşredip yayardın. Dine yardım eder, onu açıklayıp izhar ederdin. Kötü, boş ve saçma olan her şeye engel olur ve defederdin. Horlanıp da aşağılanmışın hakkını şereflenip de üste çıkandan alırdın. Hükümlerinde güçlü ve zayıf olana eşit davranırdın. Yetimlerin baharı ve halkın sığınağıydın.
İslam’ın izzeti, hükümlerin madenisin. Nimetin sebebisin. Ceddin ve babanın yolunu takip ettirensin. Vasiyet etmede aynı kardeşine benziyorsun. Ahdine vefa eden, mizacından razı olunan, lutfu ve keremi zahir olan, karanlıkları sabah eden, yolların hak ve doğru olanı, yaratıklara kerim olan, öncesi de sonrası da azamet sahibi, şerefli ve yüce soydan gelen (hem baba hem de anne tarafı), yüksek dereceler, sayısız faziletler, hamd edilip de övülmüş bir kişilik, çok ve karşılıksız ihsan sahibisin. Halimsin (sabrın en üst derecesi), reşitsin (hidayet sahibi), temsil edensin (Allah’ın temsilcisi), lutuf sahibi ve bağışlayansın, ilim ve kudret sahibisin. İmamsın ve şehitsin, Allah’ı çokça anıyorsun. Naibsin, habibsin ve heybetin sahibisin. Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in evladısın. Kuran’ın kaynağı ve dayanağısın. Ümmetin yardımcısı ve desteğisin. İtaat hususunda cihat ediyorsun. Misak ve ahidlerin koruyucususun. Fasıkların yolundan uzaksın. Bütün gücünle yardım ve lütufta bulunansın. Uzun rükûlar ve secdelerin sahibisin. Dünya’dan el etek çekip, göçüp giden zahidsin. Dünya’dan vahşet edenlerin gözüyle ona bakarsın. Dünya ile ilgili umut ve arzularını yasaklayıp alıkoymuşsun. Gönlünü Dünya ve ziynetlerinden ayırmışsın. Dünya’nın güzellik ve sevincine göz kapatmışsın. Ahirete olan rağbetin Maruf ve Meşhurdu.
Sonunda adaletsizlik ve sitem bütün gücünü ortaya serdi. Zulüm bütün silahlarıyla savaşa durdu. Sapıklar bütün tabilerini, dostlarını ve yardımcılarını çağırdı. Sense ceddinin hareminde oturmaktaydın. Zalimlere karşıydın. Evin ve mihrabın sakiniydin. Şehvet ve lezzetlerden uzaktın. Güç ve imkan dahilinde, kalbin ve dilinde bütün münkerleri (kötü ve çirkin işler) inkar edip karşı gelirdin. İlim onları inkâr etmeni gerektirdi. Ve facirlerle (pislik ve günahkârlar) cihat etmek zorunlu hale geldi. Evlatların, yakınların, şiaların ve seni sevenlerle birlikte yola koyuldun. Hakkı ve gerçekleri beyyine ve delillerle bütün çıplaklığıyla ortaya koydun. Hikmet ve güzel vaizle Allah’a davet ettin. Mabud’a itaat edilmesini, ceza hükümlerinin uygulanmasını emrettin. Çirkin ve pis işlerden, tuğyan ve isyandan nehyettin. Onlarsa zulüm ve düşmanlıkla karşına çıktılar. Nasihat edip huccet ve delilleri onlara tamamladıktan sonra onlarla cihad ettin. Onlar sana verdikleri ahdi ve ettikleri biati kırıp döndüler. Rabbin’i ve ceddini gazaba getirdiler. Ve seninle harbe tutuştular. Sense bütün saldırılar ve darbelere sarsılmadan karşı durdun. Facirlerin ordusunu ezip una çevirdin. Orduyu öylesine yarıp geçtin ki onları toza toprağa boğdun. Kuşandığın Zülfikar’la savaşıyordun sanki ihtiyar sahibi İmam Ali Aleyhisselam’dın İmam Ali Aleyhisselam. Onlar senin metanet, soğukkanlı ve korkusuzca savaştığını, asla dönüp kaçmayacağını görünce hile ve kurnazlıkla sana suikast tuzakları hazırladılar. Sonunda kurdukları entrika ve oyunlarla ve şirret düşüncelerle seni katlettiler. Lanetli, ordusuna suyu kesmelerini ve suyun gelişini engellemeyi emretti.


Ve seninle savaşa tutuştular. Seni atından indirmek için çok aceleciydiler, sana doğru oklar ve mızraklar attılar. Ellerini senin emrini kökten kurutmak için açtılar. Asla senin hakkına riayet etmediler. Senin hakkında, seni sevenleri katletme (ve sana ait olan şeyleri yağmalamada) hususunda düştükleri hiçbir günahı önemsemediler. Toz ve dumanlar arasında sen en öndeydin, bütün eziyetlere tahammül ediyordun. Göklerin melekleri senin sabrın hususunda hayrete düşmüşlerdi. Her taraftan seni kuşatmışlardı. Seni yaralayıp yorgun ve bitkin düşürmek istiyorlardı. Seninle çadırlar arasında engel olmuşlardı. Artık bir yardımcın kalmamıştı. Allah’ın rızasıyla sabredendin. Kadınlarını ve evlatlarını koruyordun. Sonunda seni atından düşürdüler ve sen yaralıydın. Yere inerken atlar etrafında dörtnala sağa sola koşmaktaydılar. Tağutlar keskin kılıçlarıyla sana saldırıyorlardı. Alnın ölümün süzülen teriyle ıslanmıştı. Sana yaklaşmaktan ürkercesine sağına ve soluna toplanıp sonra dağılmaktaydılar. Sense bakışlarını konakladığın yere ve orda bulunan ehlibeytine çevirmiştin. Evlatlarını ve ehlibeytini düşünmekle meşguldün. Atın ürkerek ve hızlıca çadırlara koşup gelmişti. Sessizce feryat edip ağlıyordu. Kadınlar, atını utanırcasına boynunu bükmüş ve üzerindeki eğeri yana düşmüş görünce, yüzleri sararıp da açılmış olarak, başlarına döverek, yanaklarını, yüzlerini yırtarak çadırlardan dışarıya çıkmışlardı. Yüksek sesle bağırıp feryat etmekteydiler. İzzetli yaşayıştan sonra eziyete düşmüşlerdi. Ve senin durduğun yere doğru koşmaktaydılar.
Şimr melunu etrafında dönmekte ve kılıcını sana yöneltmişti. O melun seninle sevenlerinin arasındaki bağı kesti. Hislerin sükunete, nefesinse gabya çekilmişti. Başın mızraktaydı. Ehlin köleler gibi esir edilmişti. Demirlere zincirlerle bağlanmıştı. Kambur ve eğersiz binekler üstündeydiler. Havanın kızgın sıcağı yüzlerini yalamaktaydı. Sahralarda ve çöllerde sürüklenmekteydiler. Elleri boyunlarına bağlanmıştı. Sokaklarda dolaştırılmaktaydılar. İsyancı fasıkların vay haline. Seni katletmekle İslam’ı katlettiler. Namazı ve orucu iptal edip hükmünü kaldırdılar. Sünnetleri ve ahkâmları bozup harap ettiler. İman esaslarını tahrip ettiler. Kuran’ın ayetlerini tahrif ettiler. Düşmanlık ve küstahlıkta hadlerini aştılar. Ve bu duyguyla dine hücum ettiler. Böylece sana edilen zulümle, Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem zulme uğramış oldu. Ve senin intikamını almak için bekleyişe koyuldu. Allah’ın kitabı terkedilmiş oldu. Sana kahrettiklerinde hakka ihanet ettiler de karşısına karanlığı diktiler. Senin gidişinle Allahu Ekber La İlahe İllallah, helal ve haram emirleri, nazil edilen kuran tevil ve manasıyla birlikte yok olup gitti. Senden sonra gayrileştirme ve değiştirmeler, ilhat ve dinden çıkıp ta sapmalar, din emirlerinin iptal edilişi, heva ve heveslere uyma, sapıklıklar, fitneler ve batıllar zahir olup ortaya çıktı. Senin şehadetinin habercisi ceddin Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in mubarek kabrinin yanına gelip durdu. Sağanak bir halde akan gözyaşlarıyla senin şehadetini O’na Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e arz edip bildirdi. Şöyle arz ediyordu: Ey Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem! Oğlun ve yiğidin şehit edildi. Ehlin ve yakınlarının kanı döküldü.Zulüm ve hakareti onlara reva görüp mubah saydılar. Senden sonra zurriyetini ve soyunu esir ettiler. İtretin ve yakınların belalara düçar oldular. Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ızdıraba düştü. Hüzünle dolmuş kalbi ağladı. Melekler ve peygamberler sana taziyede bulundular. Annen Hz. Zehra Selamullahaleyha senin için acı çekip kederlendi. Mukarreb melekler ordusu durmaksızın gidip gelmekte Baban Emir-el Muminin Aleyhisselam’a taziyede bulunuyorlardı. E’la İlliyyinde (yüce cennette) senin için matem tutuyordular. Huruleyn (cennetteki en üstün huriler) senin için feryat edip başlarına vuruyorlar ve yüzlerini yırtıyorlardı. Gökler ve onda sakin olanlar, cennetler ve içindekiler, bütün dağlar, tepeler ve etrafları, denizler ve içindeki hayvanlar, Mekke ve binası (Kabe) cennetler ve gençleri, Beyt ve Makam, Meşer ve Haram, İhram ve Hill (ihramdan çıkış) senin için ağladılar.

Ey Allah’ım! Bu yüce mekânın hürmeti hakkı için Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ve Ali Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e salat gönder. Beni Onlar’ın zümresinde ve yanında meşhur et ve Onlar’ın şefaatiyle beni cennetine dâhil et. Ey Allah’ım! Ey hesaba çekenlerin en hızlısı! Ey kerimlerin en kerimi! Ey hâkimlerin hâkimi, bütün âlemlerin resulu ve nebilerin hatemi Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e, kardeşi ve amcasının oğlu Enze-ul Betin (ilim ve kudretin kaynağı) Alim-ul Mekin (ilmin kökü) Emir-ul Muminin Ali Aleyhisselam’a, alemlerin kadınlarının seyyidesi Hz. Fatime Selamullahaleyha’ya, Muttakilerin sığınağı tertemiz İmam Hasan Aleyhisselam’a, şehitlerin en kerimi İmam Eba Ebdillahil Huseyn Aleyhisselam’a, O’nun katledilmiş evlatlarına, zulme uğramış itretine, İmam Huseyn Aleyhisselam’ın oğlu İmam Ali Zeynelabidin Aleyhisselam’a, evvellerin kıblesi İmam Ali Aleyhisselam oğlu İmam Muhammed Aleyhisselam’a, sadıkların en sadığı İmam Muhammed Aleyhisselam oğlu İmam Cafer Aleyhisselam’a, bütün buhran ve delilleri zahir eden İmam Cafer Aleyhisselam oğlu İmam Musa Aleyhisselam’a, İmam Musa Aleyhisselam oğlu İmam Ali Aleyhisselam’a, İmam Ali Aleyhisselam oğlu İmam Muhammed Aleyhisselam’a, zahidlerin en zahidi İmam Muhammed Aleyhisselam oğlu İmam Ali Aleyhisselam’a, halifelerin varisi ve bütün yaratıkların hucceti İmam Ali Aleyhisselam oğlu İmam Hasan Aleyhisselam’a tevessül ediyorum ve onların hakkı için, Yasin ve Taha Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ehli, sadıklar, ihsan ve iyiliğin sahipleri Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ve Ehlibeyt Aleyhimusselam’a salat gönder. Kıyamet günü beni emniyette olanlardan, sukunete erenlerden, kurtulanlardan, ferahlığa kavuşup mutlu olanlardan ve müjde verilmişlerden karar kıl.

Ey Allah’ım! Beni Müslümanlar sayfasına yaz ve beni salihlere kavuştur. Ahirlerde (sonrakilerde) benim için sadık lisan karar kıl. Zalimlere karşı bana yardım et. Hasetçilerin tuzaklarından beni koru. Hilecilerin hilelerini benden uzaklaştır. Zalimlerin ellerini üzerimden çek. E’la İlliyyinde bereket ve meymenet sahipleriyle birlikte et. Nimet verdiğin nebilerle, sıddıklarla, şehitlerle, salihlerle beraber et. Rahmetinin hürmetine. Ey Erhemerrahimin!

Ey Allah’ım! Seni masum olan peygamberine yemin verdiriyorum.









Ziyareti Camiet-ul Kebire


Merhum Şeyh Saduk “Men La Yehzuruhu-l Fakih” adlı kitabında kendi senediyle Muhammed b. İsmail-i Bermeki’den Abdullah oğlu Musa en-Nahai’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: İmam Ali en Naki Aleyhisselam’ a  “ Ey Resululullah Sallallahu aleyhi ve alihi’nin torunu! Sizden birinizi ziyaret ettiğimde okumam için açık ifadeli ve öz anlamlı bir ziyaret öğretin” diye arzettim. İmam Ali en-Naki Aleyhisselam şöyle buyurdu: Kapıya ulaştığında dur ve (ziyaret için) gusul yapmış bir halde şahadeteyni (kelime-i şehadeti) söyle, içeriye girip biraz ilerle, zirehi gördüğünde tekrar dur ve otuz defa “Allahu Ekber” de, sonra kısa adımlar atarak vakarlı bir halle biraz daha ilerle, sonra durup tekrar otuz defa “Allahu Ekber” de, sonra (biraz daha ilerle ve) zirehe yakın bir yerde durarak kırk defa daha “Allahu Ekber” de ve böylece yüz tekbiri tamamla ve sonra şöyle de:





Selam size ey nubuvvet evinin ehli ve risaletin mekanı ve konusu ve meleklerin gelip gitmekle mükellef oldukları yer ve haklarında ihtilafa düştükleri kimseler ve vahyin hubut ettiği (aşağı indiği) yer ve rahmetin madeni ve ilmin hazinedarları ve hilmin muntehası (sınırı) ve keremin (karşılıksız yüce bağış) usul ve kökleri ve ümmetlerin önderleri ve nimetlerin sahipleri ve velileri ve iyiliğin ve iyilerin unsuru (özü) seçkin ve hayırlı olanların dayanakları ve kulların mütevellileri ve edep öğreticileri ve yöneticileri ve şehirlerin sütunları ve direkleri ve iman kapıları ve Rahman’ın eminleri ve nebilerin sülalesi ve mürsellerin en hasları ve alemlerin Rabb’inin seçkin resulunun ailesi ve Allah’ın rahmeti ve bereketi. Selam size ey hidayet imamları ve zifiri karanlıkların misbahları ve meşaleleri ve takva sancakları ve bayrakları ve aklın ve zekânın sahipleri ve varlığın sığınağı ve nebilerin varisleri ve yüce ve ulu misal ve en güzel davet ve Allah’ın dünya ve ahiret ehline ve vilayete en yakın olanlara huccetleri ve Allah’ın rahmeti ve bereketi. Selam size ey Allah’ın tanındığı yerler ve Allah’ın bereketinin meskenleri ve Allah’ın hikmetinin madenleri ve Allah’ın sırrının koruyucuları ve Allah’ın kitabının taşıyıcıları ve Allah’ın nebisinin vasileri ve Allah’ın resulunun zürriyeti. Ey Allah’ım! Salat ve selam gönder O’na ve ehline ve Allah’ın rahmeti ve bereketi. Selam size ey Allah’a davet edenler ve Allah’ın rızasına götüren kanıtlar ve deliller ve Allah’ın emrinde istikrarlı ve sabit olanlar ve Allah’ın muhabbet ve sevgisinde tam ve kamil olanlar ve Allah’ın tevhidinde halis ve muhlis olanlar ve Allah’ın emrini ve nehyini izhar edenler ve O’nun emrine amel edenler ve sözle O’nun önüne geçmeyen kerim kullar ve Allah’ın rahmeti ve bereketi. Selam size ey davet edicilerin imamları ve hidayet edicilerin önderleri ve velilerin seyyidleri ve ağaçları ve himayet edenlerin koruyucuları ve zikrin ehli ve sahibi ve emrin sahibi ve Allah’ın baki kalanı ve Allah’ın has ve seçkin olanı ve Allah’ın hizbi ve tarafı ve Allah’ın ilminin heybesi ve Allah’ın hucceti ve sıratı ve yolu ve Allah’ın nuru ve burhan ve kanıtı ve Allah’ın rahmeti ve bereketi. Allah’ın kendi nefsine şehadet ettiği gibi ve meleklerinin ve yaratıkları içerisindeki ilim sahiplerinin O’ndan başka İlah olmadığına şehadet ettikleri gibi bende şehadet ederim. Allah’tan başka İlah yoktur ve Vahiddir, birdir, şeriki ve ortağı yoktur. O’ndan başka İlah yoktur ve Aziz ve Hekimdir. Ve şehadet ederim Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem O’nun razı olunmuş resulu ve has ve seçkin ve necib kuludur. O’nu hidayet ve hak dinle müşrikler istemese dahi bütün dinlere galip ve hakim kılmak için gönderdi. Ve şehadet ederim sizler irşad ve hidayet imamlarısınız masum ve kerimsiniz. Mukarreb (yakın olanlar) ve takva sahibi ve doğru ve sadık olan sizsiniz ve Allah’ın seçtikleri ve O’na itaat eden sizsiniz. O’nun emrini kaim edip ayakta tutan ve O’nun iradesiyle amel eden sizsiniz O’nun kerametiyle kurtuluş sahiplerisiniz. Sizi kendi ilminin sahipleri olarak karar kıldı ve kendi gaybı (yaratılmışlara örtülü olan) hususunda sizden razı oldu. Sizi sırrı için ihtiyar seçti (seçti). Kudretiyle sizi tercih etti. Hidayetiyle sizi Aziz ve İzzetli etti. Kendisine burhan ve delil olarak sadece sizi has kıldı ve nuru için sizleri seçti. Ve ruhuyla size yardım edip destekledi ve teyit etti. Ve yeryüzünde sizlerin halifeliğinize razı oldu ve sizleri varlığa huccet olarak karar kıldı. Ve siz dininin yardımcıları ve sırrının koruyucularısınız. Ve ilminin saklandığı ve korunduğu yer ve hikmetinin bırakıldığı yer ve vahyinin tercümeleri ve tevhidin kökleri ve temelleri ve yaratıklarının şahitleri ve kullarına öncülük edenler ve varlık memleketlerinin ve şehirlerinin nurlandığı ve ışığını aldığı yerler ve Allah’ın sıratı ve yolunun delilleri. Allah sizi bütün fitne ve yanlışlardan ve sürçmelerden korudu. Ve sizi bütün kir ve lekelerden temiz tuttu ve tertemiz karar kıldı. Siz O’nun Celal’ini azametle yâd ettiniz. Şanının büyüklüğünü andınız ve kereminin yüceliğini methettiniz. Zikrini daimi kıldınız ve O’nun misakını ve ahdini teyit edip onayladınız. O’nun itaatine bağlılığı emredip güçlendirdiniz ve O’nun için gizlide ve aşikârda nasihat ettiniz. Hikmet ve güzel vaazla O’nun yoluna davet ettiniz. O’nun razı olduğu yerlerde canınızı bağışladınız O’nun sevgisinde ve tarafında başınıza gelen musibetlere sabrettiniz. Namazı ikame ettiniz ve zekatı verdiniz. Marufa (vilayet yoluna) emredip, münkerden nehyettiniz. Tam olarak ve hakkına layık olarak Allah için cihad ettiniz. Öyle ki O’nun davetini aşikar ettiniz ve O’nun farzlarını beyan edip açıkladınız. Ve O’nun hududunu ve ceza hükümlerini mukarrer ve sabit kıldınız. Ve ahkâmını kanunlarını neşredip yaydınız ve ilahi sünneti kaim edip muhkemleştirdiniz. Bütün bunları O’nun rızasıyla yaptınız. O’nun kaza ve kaderine teslim oldunuz. O’nun geçmiş resullerini tasdik edip onayladınız. Sizin yolunuzdan sapan dinden dönmüş ve sapıtmıştır. Sizin emrinize boyun eğmek ve size ulaşmak vacip ve zorunludur. Sizin hakkınızda taksir edip kusur işleyenler mahvolmuş ve batıla düşmüştür. Şüphesiz hak sizinledir, sizdedir, sizdendir ve size doğrudur. Hakkın ehli ve sahibi sizsiniz ve siz hakkın madenisiniz. Nubuvvet mirası sizin yanınızdadır. Ve yaratılmışların dönüşü sizedir ve onları hesaba çekecek olan sizlersiniz. Hak ve batılı ayıran faslul hitap sizin yanınızdadır. Allah’ın ayetleri sizin nezdinizdedir. Ve O’nun kesin hükümleri sizdedir. O’nun nuru burhanı sizin indinizdedir ve O’nun emri sizinle beraberdir. Sizi mevlası olarak bilen gerçekten de Allah’ı mevlası olarak bilmiştir. Size düşmanlık eden gerçekten de Allah’a düşmanlık eder sizi seven Allah’ı sevmiş olur size buğz eden Allah’a buğz eder. Size tutunan Allah’a tutunmuştur. Sıratul egvem (doğru yol) sadece sizsiniz. Fena evinin (dünyanın) şahitleri sizsiniz. Beka yurdunun (ahiret gününün) şefaatçileri sizsiniz. Daimi olan kesintisiz rahmetsiniz. Ve gizli hazinede saklanmış ayetsiniz. Mahfuz edilip korunmuş emanetsiniz. İnsanların müptela edilip imtihana tutuldukları kapı sizsiniz. Size gelen kurtuluşa erer ve sizden yüz çeviren helak olur. Allah’a davet edip O’na delalet ediyorsunuz. O’na iman edip teslim olup ve O’nun emrine amel ediyorsunuz. O’nun yoluna irşad ve hidayet edip O’nun sözüyle hükmediyorsunuz. Sizi seven saadete ulaşır size düşmanlık eden helak olur. Sizi inkâr eden hüsrana uğrar ve umutsuzluğa düşer. Sizden ayrılan zelalete ve sapıklığa düşer. Ve size tutunan büyük kurtuluşa erer. Size sığınan emniyet ve güvendedir. Ve sizi tasdik edip kabullenen selamete ulaşmıştır. Sizin emrinize sarılanlar hidayet olmuştur. Size uyup tabi olanların makamı cennettedir. Ve size muhalif olup karşı gelenlerin yeri cehennemdir. Sizi inkâr eden kâfirdir. Sizinle harp edip savaşan müşriktir. Sizi reddeden cehennemin en aşağılık yerindedir. Şahadet ederim bu makam geçmişteki zamanlarda sizin için vardı ve geriye kalmış bütün zamanlarda da devam edecektir. Ve şahadet ederim ruhlarınız, nurunuz ve toprağınız vahittir ve birdir bazısı bazısından kokusunu ve temizliğini almıştır. Allahu Teala sizleri nurlar olarak yarattı ve sizi kendi Arş’ına hakim etti ve siz Arş’ı ihata edip kuşatmışsınız. Allahu Teala sizinle bize minnet bıraktı. Allahu Teala sizi öylesine evlere bıraktı ki o evlerde isminin zikredilip yüceltilmesine izin verdi. Sizin vilayetinizden bize mahsus kılınan nimet ve sizin için getirdiğimiz salavatlar bizim yaratılışımızın pak ve temiz ve doğumumuzun helalzade ve canlarımızın ve nefislerimizin tahir ve temiz ve bizim için tezkiye ve temizlenme ve günahlarımıza keffare olarak bize geri döner. Bizler Allah’ın katında sizin faziletinize itiraf edip teslim olanlar ve sizi tasdik edip kabul edenler olarak maruf olup tanınmışız. Allahu Teala sizi kerim olanların en şerefli mekanında ve mukarreblerin en yüce menzilinde ve mürsellerin (gönderilmişlerin) en üst derecesinde karar kılmıştır. Öyle ki bu makamlara hiçbir kimse ulaşamaz. En üst seviyeye çıkmış olanlar O’nun yanına yaklaşamaz ve en öne geçenler O’nun önüne geçemezler. Ve o makamı derk edip anlamayı en istekli ve hırslı kimseler dahi arzu edip isteyemez. Öyle ki mukarreb olan melek (en yakın melek) mürsel olan nebi, sıddık ve şehid, alim ve cahil , aşağılık kimse ve üstün ve faziletli olan, salih olan mümin ve kötü niyetli şerli facir, inatçı ve zorba olan cebbar ve ferman dinlemeyen serkeş şeytan ve varlık aleminde olan hiçbir mahluk bu makamı derk edip anlamayı arzu edip isteyemez. Allahu Teala sadece sizin emrinizin haşmetini ve yüceliğini ve sizi yad edip anmanın azametini ve şanınızın kibriya ve büyüklüğünü ve nurunuzun tam ve kamil olduğunu ve karargahlarınızın doğru ve güzel olduğunu ve makamınızın sabitliğini, menzilet ve makamınızın şerefini ve Allah’ın katındaki yüce yerinizi O’nun yanındaki izzet ve kerametinizi ve O’nun nezdindeki özelliğinizi ve O’na yakınlığınızı tanıtır. Babam, anam, yakınlarım, akrabalarım, malım ve ailem size feda olsun. Allah ve siz şahitsiniz gerçekten de ben size ve sizin iman ettiğinize iman etmişim. Sizin düşmanınızı ve sizin kafir bildiklerinizi bende kafir biliyorum. Sizin şanınızın yüceliğini ve sizin muhaliflerinizin sapık oluşunu bilirim ve bu hususta basiretliyim. Sizi seviyorum ve sizi sevenleri de seviyorum. Sizin düşmanlarınıza buğz ediyorum ve onlara düşmanım. Sizin barışık olduklarınızla ben de barışığım. Sizin harp ettiklerinizle harpteyim. Hak bildiğinizi hak bilirim. Batıl bildiğinizi batıl bilirim. Size itaat ederim ve sizin hakkınızı tanırım. Faziletinize ikrar ederim, sizin ilminize tahammül eder ve taşırım. Sizin vilayet ahdinizle zimmetlenmiş ve korunmaktayım. Size itiraf ediyorum, sizin dönüşünüze iman ederim, sizin ricatınızı ( Dünyaya yeniden dönüş) tasdik ederim. Emrinize hazır ve amade gözlerimi yola dikmiş devletinizin gününü beklemekteyim. Sizin sözünüzü alır ve sizin emrinize amel ederim. Size iltica etmişim ve sizin ziyaretçinizim. Kabirlerinize sığınmış korunmaktayım. Sizin şefaatinize muhtacım ve sizinle Allah’a yakınlaşmaktayım. Bütün işlerimde, hal ve durumlarımda sizi daima taleplerimden, ihtiyaçlarımdan ve irademden önde tutarım. Sırrınıza, açık ve aşikârınıza, şahidinize ve gaibinize, evvelinize ve sonuncunuza iman etmişim. Bütün işlerimi size tefviz edip havale etmişim. Ve bu hususta tamamen size teslim olmuşum. Kalbim size teslim ve görüş ve fikrim size tabidir. Allahu Teala dinini sizinle diriltip ihya edinceye ve sizi Allah’ın günlerine dönderinceye kadar nusret ve yardımım sizin için hazırdır.Böylece Allahu Teala adaletini sağlamak için sizi ortaya çıkartır ve yeryüzünün hâkimiyetini size verir. Ben daima sizinleydim ve sizinleyim ve sizinle olacağım. Sizin tarafınızdan başka hiçbir kimsenin yanında ve tarafında olmam. Size iman etmişim. Birincinizi sevdiğim kadar sonuncunuzu da aynı şekilde seviyorum. Sizin düşmanlarınızdan, cibt ve tağut olan birinciden ve ikinciden, şeytanlardan ve onların size karşı zalim olan hizb ve taraftarlarından, sizin hakkınızı inkâr edenlerden, sizin vilayetinize karşı gelip sapıtanlardan, sizin mirasınızı gasp edenlerden, sizde şüphe duyanlardan, sizin emir ve yolunuzdan inhirafa düşüp çıkanlardan, bütün yol gösterici olduğunu sananlardan, bütün dost diye bilinenlerden, bütün itaat edilip sözü dinlenenlerden ve bütün ateşe davet eden önderlerden beraat edip Allah’a sığınıyorum. Allahu Teala beni yaşadığım müddetçe, daimen sizin sevginiz, muhabbetiniz, emriniz ve dininiz üzere sabit kılsın ve size itaat edebilmem için beni muvaffak ve başarılı kılsın. Ve sizin şefaatinizi bana rızk olarak versin. Davet ettiğiniz her şeye itaat edip boyun eğen hayırlı sevenlerinizden etsin. Allahu Teala beni sizin eserlerinizin peşinde koşup takip eden, yolunuzu gidip kat eden, sizin hidayetinizle hidayet olan, sizin zümrenizde ve yanınızda haşr olunan, ricatınızda (Dünyaya kıyametten önceki dönüş) dönderilen, sizin devletinizde sahip çıkılan, sizin bağışladığınız ihsan ve sağlıkla şereflenen ve sizin günlerinizde kudret verilen ve yarınında sizleri görmekle gözleri aydınlananlardan etsin. Babam, anam, nefsim, canım, ailem, ehlim ve malım size feda olsun. Allah’ı irade eden ancak sizinle eder. Allah’ın tek ve biricik oluşu sizinle bilinir. Ve ancak sizin emrinizi kabul etmekle mümkün olur. Allah’ı kasteden size yönelir. Ey benim Mevlalarım ve sahiplerim! Sizin fazilet ve övgülerinizi sayabilmem mümkün değil. Sizin methinizin künhüne ve kadrinizin vasfına asla ulaşamam. Hayırlı olanların nuru, iyilerin hidayetçisi ve Cabbar’ın huccetleri sizsiniz. Allahu Teala bütün her şeyi sizinle başlattı ve sizinle sonlandırır. Sizinle yağmuru yağdırır, sizinle gökyüzünü ayakta tutar ve emrinin dışında yere çökmesini engeller. Bütün dert ve gamları, zorluklar ve musibetleri sizinle giderir.Resullerle ve meleklerle indirilenler sizin yanınızdadır. Ruh-ul Emin sizin hizmetiniz için gönderilmiştir. Allahu Teala size verdiğini âlemlerde hiçbir kimseye vermemiştir. Bütün şerefliler sizin şerefiniz önünde baş eğmiştir. Bütün mütekebbirler sizin itaatinize boyun eğmiştir. Bütün cabbar ve serkeşler sizin faziletiniz karşısında mahkum olmuşlardır. Her şey sizin için zelil ve hakir olmuştur. Yeryüzü sizin nurunuzla aydınlanmıştır. Kurtuluşa erenler sizin vilayetinizle kurtulmuşlardır. Ancak sizinle Rızvan’a (en yüce cennet) ulaşılır. Sizin vilayetinizi inkâr edene Rahman’ın gazabı vardır. Babam, anam, canım, nefsim, ailem ve malım size feda olsun. Zikriniz zikir edenlerde, isimleriniz isimlerde, cesetleriniz cesetlerde, ruhlarınız ruhlarda, nefsleriniz nefslerde, eserleriniz eserlerde, ve kabirleriniz kabirlerdedir. İsimleriniz en tatlı ve şirin, nefsleriniz en kerim, şanınız en yüce ve azimdir. Sizi düşünüp hatırlamak en ulu ve en önemli şeydir. Ahdiniz en vefalı, söz ve vaadiniz en sadık ve doğrudur. Kelamınız nur ve emriniz irşad ve hidayettir. Vasiyetiniz takva, iş ve fiiliniz hayırdır. Adetiniz iyilik ve ihsan, yönteminiz cömertlik ve kerim, şanınız hak, doğruluk ve şefkattir. Sözünüz kaçınılmaz hükümdür. Görüşünüz ilim, halim, selim ve kesin kararlılıktır. Eğer hayırdan zikrolunsa onun evveli ve öncesi, aslı, dalı budağı, madeni ve yeri, intiha ve sonu sizsiniz. Babam, anam, nefsim, canım size feda olsun. Methiniz ve övgünüzün nedenli hoş olduğunu nasıl vasfedeyim. İhsan ve bağışınızın güzelliğini nasıl sayayım.Allahu Teala sizin sayenizde bizi zilletten çıkardı. Bütün gam ve kederleri bizden uzaklaştırdı. Bizleri ateşten ve helaket çukurlarından çekip aldı. Babam, anam ve canım size feda olsun. Allahu Teala sizin sevginizle dinimizin bütün mearif ve bilgilerini bize öğretti. Fesada bulanmış ve batmış dünyamızı ıslah etti. Ancak sizin sevginizle kelime tamamlanır, nimet azamet ve büyüklük kazanır. Ayrılıklar ve farklılıklar uzlaşıp birleşir. Farz olan itaat ve ibadetler ancak sizin sevginizle kabul olur. Vacip olan mevedde ve sevgi sizindir. Refi ve üstün dereceler mahmud olan övülmüş makam Allah Azze ve Celle katında malum olan mekan, azim ve yüce olan mevki, büyük olan şan kabul olunmuş şefaat size aittir.Ey Rabbimiz! Nazil ettiğin şeye iman ettik ve Resul Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e tabi olup takip ettik. Öyleyse bizi de şahitlerle birlikte yaz. Rabbimiz bizi hidayet ettikten sonra kalplerimizin sapmasına engel ol, katından bizlere rahmet bağışla, gerçekten de sen minnetsiz ve karşılıksız bağışlayansın. Ey Rabbimiz! Münezzeh ve Subhansın. Senin vaat ettiğin şey şüphesiz ve muhakkak olarak gerçekleşir. Ey Allah’ın velisi ve velileri! Allah ile benim aramda günahlar vardır sizin rızayetinizden başka hiçbir şey o günahları silemez. Sizi kendi sırrına emin kılan, yarattıklarının emrini size veren, kendisi ve sizin itaatinizi bir kılan Allahu Teala’nın hakkı için günahlarımın bağışlanmasını irade edip şefaatçilerim olun ve ben gerçektende size karşı itaatkârım. Size itaat eden, Allah’a itaat etmiştir. Size isyan eden, Allah’a isyan etmiştir. Sizi seven, Allah’ı sevmiştir. Size buğzeden, Allah’a buğz etmiştir. Ey Allah’ım! Eğer sana Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den iyilerin ve hayırlıların imamları olan Ehli Beyt Aleyhimusselam’daha yakın şefaatçiler bulabilseydim, katında şefaatçilerim olmalarını dilerdim. Ey Allah’ım! Kendin için tanınmalarını mahluka vacip ettiklerinin hakkı için istiyorum. Beni Onlar’ı ve Onlar’ın hakkını tanıyan ariflerden et. Onlar’ın şefaatiyle rahmedilenlerden karar kıl. Şüphesiz sen rahmedenlerin en rahmedenisin. Çokça salât ve selam et Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ve O’nun tahir olan Ehli Beyt’ine ( Aleyhimusselam). Allah bize yeter ve nede güzel vekildir O.

KUREYŞ'İN İKİ PUTU
Hz. Ali Aleyhisselam kunutta sürekli olarak bu duayı okur ve şöyle buyururdu; Her kim kunutta sürekli olarak bu duayı okursa peygamberlerle birlikte Bedir, Uhut ve Huneyn‘de binlerce ok atmış gibidir.
Allahumme salli ela Muhammed ve Al-i Muhammed ve eccil ferecehum vel en eda ehum.
Allah’ım! Kureyş’in iki putuna lanet et ve iki cibtine ve o iki tağutuna ve o iki yalancısına ve iftiracısına ve o ikisinin iki kızına da. O ikisi senin emrine karşı çıktılar, vahyini inkâr ettiler, nimetlerine karşı çıkıp inkar ettiler ve resulüne isyan ettiler. Dinini değiştirdiler, kitabını tahrif ettiler, hükümleri tatil ettiler, farzları iptal ettiler, ayetlerinde zındık oldular. Senin velilerine düşman oldular, düşmanlarına ise dost oldular, şehirlerini harap ettiler, kullarını fesada ittiler. Allah’ım! O ikisine lanet et, onlara tabi olanlara da, onların dostlarına ve taraftarlarına ve o ikisini sevenlere de. Nübüvvet evini harap ettiler, kapısını kırdılar, çatısını çökerttiler, üstünü altına getirdiler, içini dışına getirdiler. Evin halkına hakaret edip saldırdılar. O ev halkının yardımcılarını sürdüler, evdeki çocukları öldürdüler, minberdeki vasiyi ve ilminin varisini oradan indirdiler, imametine karşı çıkıp inkar ettiler ve o ikisi Rablerine şirk koştular. Allah’ım! Onların günahlarını çoğaltıp büyült, onları sonsuza dek sager cehennemine at, bilir misin nedir sager?
Ne öldürüp yok eder, ne de diri tutar.
Allah’ım! onlara işledikleri münkerler kadar lanet et.
Ve Gizledikleri hak kadar. Yükselttikleri minberler kadar.
Düşman oldukları müminler kadar. Dost edindikleri münafıklar kadar.
Eziyet ettikleri veliler kadar. Sürgünden getirttikleri kovulmuşlar kadar.
Dışladıkları sadıklar kadar. Yardım ettikleri kâfirler kadar.
Kahrettikleri imam kadar. Değiştirdikleri farzlar kadar. İnkâr ettikleri eserler kadar.
Geriye bıraktıkları şer izleri kadar. Döktükleri kanlar kadar.
Değiştirdikleri haberler ve hükümler kadar. Bidat koydukları küfürler kadar.
Gizlemeye çalıştıkları yalanları kadar. Gasp ettikleri miraslar kadar.
Çaldıkları ganimetler kadar. Yedikleri haramlar kadar.
Helal saydıkları humslar kadar. Temelini attıkları batıllar kadar.
Yaydıkları adaletsizlik ve zulüm kadar. Gizledikleri vaatler kadar.
Yerine getirmedikleri ahitler kadar. Helal ettikleri haramlar kadar.
Haram ettikleri helaller kadar. Gizledikleri nifaklar kadar.
Yaydıkları zulümler kadar. Gizledikleri hıyanet ve vefasızlıkları kadar.
Yardıkları karınlar kadar. Kırdıkları kaburgalar kadar.
Düşürdükleri çocuklar kadar. Sıkıştırdıkları bedenler kadar, vurdukları tokatlar kadar, hürmetsizlik ettikleri hicaplar kadar. Dağıttıkları ve zulmettikleri toplumlar kadar, söndürdükleri ocaklar kadar. Alçalttıkları yüce insanlar kadar.
Yücelttikleri alçaklar kadar. Engelledikleri haklar kadar.
Karşı çıktıkları İmam kadar. Allah’ım! O ikisine lanet et.
Tahrif ettikleri ayetler sayısınca. Terk ettikleri farzlar kadar.
Değiştirdikleri sünnetler kadar. Tatil ettikleri hükümler kadar.
Men ettikleri kanunlar kadar. Bozdukları dostluklar ve akrabalıklar kadar.
Gizledikleri şahadetler kadar. Zayi ettikleri vasiyetler kadar.
Bozdukları yeminler kadar. Batıl ettikleri davalar kadar.
İnkar ettikleri açık deliller kadar. Yaptıkları ve yaptırdıkları hileler kadar.
Ettikleri hıyanetler kadar. Akabe’de ki gibi düzenledikleri suikastlar kadar.
Akabe’de ki yuvarladıkları taşlar kadar. Yaptıkları sahtekarlıkları kadar.
Hıyanet ettikleri emanetler kadar. Allah’ım! Bu ikisine gizlide de, açıkta da lanet et.
Sonsuza kadar, çokça, daima, her zaman, sürekli lanet et. Öyle ki sonu asla gelmesin, sayısı da asla bitmesin. Başlayan ve sonu gelmeyen lanetler gönder.
Allah’ım! Onlara da lanet et ve yardımcılarına ve onları sevenlere ve dost edinenlere, onlara teslim olanlara ve onlara meyledenlere, onların lehinde delil getirmeye çalışanlara, onların sözlerine iktida edenlere ve onların ahkâmını tastikleyip onaylayanlara da lanet et.
Sonra dört kez şöyle de;
Allah’ım! Onlara öyle bir azap gönder ki, bütün cehennem ehli o azaptan amanda olmayı dilesin. Kabul et ey Alemlerin Rabbi!
Kaynak: Misbahi Kefemi

SESLİ SOHBETLER