Gaybın anahtarları benim yanımdadır. Onları Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den ve benden başkası bilmemektedir. Ben her şeye âlim ve her şeyi bilenim. Ben Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in hakkında şöyle buyurduğu kimseyim: “Ben ilmin şehri, İmam Ali Aleyhisselam onun kapısıdır.” Benim önceki semavi suhuflarda zikir olunan Zulkarneyn. Benim on iki çeşmenin aktığı mukerrem ve aziz taş. Süleyman bin Davut’un yüzüğü benim yanımdadır. Benim mahlûkatı sürükleyen. Benim Levhi Mahfuz. Benim basiretleri ve kalpleri değiştiren. Mahlûkat bize döner ve onlara hesap soracak olan biziz. Hz. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şu buyruğu : “Ey Ali Aleyhisselam! Yol senin yolundur, kıyamet günü mahlûkatın toplanacağı mekân senindir.” Geçmiş ve geleceğin yazılı olduğu kitap ilmi benim yanımdadır. Benim ilk Âdem, ilk Nuh. Benim ateşe atıldığı andaki Halil İbrahim, benim Musa. Benim müminlerin munisi. Benim Sebeplerin Fettah’ı (var edicisi). Benim bulutları icat eden. Benim ağaçlara yaprak veren ve yeşerten. Benim pınarları ve nehirleri var edip coşturarak akıtan. Benim yeryüzünü yayan ve yedi göğü yükselten. Fasl-ul Hitap benim yanımdadır. Benim cennet ve cehennemi bölen. Benim Allah’ın vahyini tercüme eden ve Allah tarafından masum kılınan. Benim yeryüzündekilere ve gökyüzündekilere Allah’ın hücceti. Benim Allah’ın ilminin hazinedarı. Benim Adalet ve Kıst üzerine kıyam eden. Benim Dabbet-ul arz (recatta halkı imana hidayet eden ). Benim İsrafil’in suru. Benim bütün mahlûkatı saf saf sıraya dizecek olan. Benim Zuhur vakti bütün yer ve gök yaratıklarının duyacağı ve kimseye gizli olmayacak hak seyhe (çığlık). Benim savaşlarda Ali bin Ebu Talib Aleyhisselam’ın ağzından çıkan şimşeğe benzer ses ve seda. Allah’ın ilk hüccet olarak ortaya çıkarttığı ve haşiyesine “La ilahe illallah Muhammed un Resulullah, Aliyyun veliyullah ve vesiyyuhu” yazdığı benim. Sonra Arş’ı yarattı ve onun dört rüknüne şöyle yazdı: “ La ilahe illahlah Muhammed un Resulullah Aliyyun Veliyullah ve Vesiyyuhu.” Sonra yerleri yaratıp etrafına “ La ilahe illahlah Muhammed un Resulullah Aliyyun Veliyullah ve Vesiyyuhu.” yazdı. Sonra Levhi Mahfuz’u yarattı ve onun etrafına: “ La ilahe illahlah Muhammed un Resulullah Aliyyun Veliyullah ve Vesiyyuhu.” yazdı. Benim yalanlayan herkesin saire gireceği (cehennemin en şiddetli yerlerinden biri ) o saat (kıyamet günü). Benim hiçbir şek ve şüphenin olmadığı, müminlere hidayet olan o kitap. Benim Allah’ın kendisini onlarla çağırmalarını emrettiği Esma-ul Hüsna. Benim Musa’nın azıcık alıp hidayet olduğu nur. Benim sarayları alt üst edip yıkan. Benim müminleri kabirlerinden çıkaracak olan. Benim yanında Nebilerin kitabından bin tane olan. Benim dünyadaki bütün lügatlerle konuşan. Benim Nuh’un sahibi ve onu kurtaran. Benim Eyüp’ün sahibi ona hastalık ve sonra şifasını verip kurtaran. Benim Yunus’un sahibi ve onu kurtaran. Benim Rabbimin nuru ve onun kâmil kudretiyle gökleri direksiz ayakta tutan. Benim Gafur ve Rahim olan. Gerçektende benim azabım elim (şiddetli) olan azaptır. Halil İbrahim benim sayemde âlemlerin Rabbine teslim olup onun faziletini ikrar etti. Benim Kelim’in asası, onunla bütün mahlûku elimin altına aldım. Ben Melekût âlemine baktığımda kendimden başka hiçbir şey bulamadım, benden gayrı her şey gaip ve yoktu. Benim mahlûk ne kadar çoğalsa da onların sayıcısı ve onları Allah’a döndürecek olan. Benim yanında hiçbir kavil ve hükmün değişmediği ve kullara zulmetmeyen. Ben Allah’ın yeryüzündeki velisiyim, emirler bana bırakılmıştır ve kullar arasında hâkim olup onlara saltanat eden benim. Yedi gökyüzünü içindekilerle birlikte ben davet ettim ve onlar icabet ettiler ve onlara emrettim ve onlarda benim emrime itaat ettiler. Benim bütün Nebi ve Resulleri mebus eden. Benim Güneş’i ve Ay’ı davet ettiğinde, icabet ettiği kişi. Benim âlemlerin ve mahlûkatın yaratılış mayası ve fıtratı. Benim yerleri yayan ve onların iklimlerini bilen. Benim Allah’ın Emri ve Ruh ta benim. Allah’ın Resulüne buyurduğu “Bütün kâfirleri ve inat keşleri cehenneme atın siz ikiniz’’ buyurduğu benim. Benim dağları yükselten ve yerleri yayan. Benim çeşmeleri akıtan. Benim bitkileri yeşerten. Benim ağaçları diken ve meyve verdiren. Benim mahlûkatın kuvvetini verip takdir eden. Benim yağmuru yağdıran, yıldırımı düşüren ve sesini işittiren. Benim şimşeğe ışık verip çaktıran. Benim Güneş’e ışık veren. Benim Ay’ı doğurtan. Benim yıldızları icat eden. Benim denizlerde gemileri yaratıp seyrettiren. Benim kıyameti koparacak olan. Eğer ölürsem ölmemişimdir, eğer öldürülürsem öldürülmemişimdir. Benim an be an, saat be saat, gece ve gündüz olacakları bilen, kalplerden geçenlere âlim olan, insanoğlunun nefes alıp verişini ve her göz kırpışını bilen ve onların kalbinden neler geçtiğini yahut sinelerinde ne gizlediklerini bilen. Benim müminlerin namazı. Benim zekâtları, hacları ve cihatları. Benim Allah’ın buyurduğu o şiddetli ses. Benim birinci ve sonuncu neşrin sahibi. Allah’ın yarattığı ilk nur benim nurumdur, benim ve Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in nuru bir ve tekdir. Benim yıldızların sahibi. Benim devletleri zail eden(bitiren). Benim yeryüzündeki zelzele ve depremlerin sahibi. Benim ölümün ve belaların sahibi. Benim fasl-ul hitabın sahibi (hak ve batılı ayıran söz). Benim güçlü sütunları ve temelleri olan içindekiler ve kendisinin benzerinin yaratılmadığı İrem’in sahibi. Benim İrem’e nazil olan ve oradaki şeyleri onlara infak edip bağışlayan. Benim zulüm ve sitem eden önceki cebbarları ve firavunları kılıcım Zulfikarla helak eden. Benim Nuh’u yaptığı gemiye bindiren ve gemisini taşıyan. Benim İbrahim’i Nemrut’un ateşinden kurtaran ve benim onun munisi. Benim sıddık olan Yusuf’un munisi ve onu kuyudan çıkartan. Benim Musa ve Hızır’ın sahibi ve muallimi. Benim Var oluş ve melekûtun kaynağı. Benim rahimlerdekini vücuda getirip şekil veren. Benim anadan doğma köre, pisi hastasına, pislik hastasına şifa veren. Mahlûkatın nefis ve kalplerinde olana âlimim, ben evlerinizde yediklerinizden ve sakladıklarınızdan haber veririm. Ben Allah’ın misal verdiği Be’uze’yim. Ben o kimseyim ki, Allah-u Teala zulmette beni gaim etmiştir. Benim Ezille âleminde Allah’ın gaim ettiği ve mahlûktan itaat etme sözü aldığı kişi. Ama ben zahir olunca onlar inkâr ettiler ve Allah’ın emrine karşı geldiler. Sonra Allah-u Teala şöyle buyurdu: ‘’Tanıdıkları onlara gelince inkâr ettiler onu’’ İnek 89. Benim kemiklere eti giydirip, Allah’ın kudretiyle onları inşa edip vücuda getiren. Benim Allah’ın Arşını öz evlatlarım olan ebrarlarla birlikte hamleden. Benim ilmin taşıyıcısı. Benim Kuran’ın teviline ve geçmiş kitaplara âlim olan. Benim ilimde rasih olan. Benim göklerde ve yerlerde Allah’ın veçhi. Benim Cibt ve Tagut’un sahibi ve o ikisini yakacak olan. Allah-u Teala’nın hakkında şöyle buyurduğu: ‘’ayetlerimizi yalanlayanlar ve ayetlerimize karşı kibirlenenler asla o kapıdan içeri giremeyeceklerdir’’ dediği kapı benim. Benim Cebrail ve Mikail’in hizmet ettiği kişi. Güneş benim için iki kez geri dönmüştür. Allah-u Teala Cebrail ve Mikail’i sadece bana itaat etsinler diye görevlendirdi. Benim Cebrail ve Mikail’i cennet olan suya doğru taşıyan. Melekler benim ferşime gelip giderler ve orda kemale ererler. Ve beni dünya iklimlerindeki bütün kullar tanırlar. Ben Allah’ın isimlerinden biriyim ve o yüce ve azim olan ismi azamdır. Ben Tur’un sahibiyim. Benim Mestur Kitap, Beyt-ul Mamur, Hers ve Nesil. Benim Allah’ın itaatini ruhu olan ve nefes çeken her kalbe farz kıldığı. Benim evvel ve ahirdekileri neşredecek olan. Eşkıyaları kılıcım Zülfikar’la katledip ateşimle yakanım. Allah beni dininin koruyucusu karar kıldı. Benim zalimlerden intikam alan. Bütün ümmetlerin itaatime davet edildiklerini görüyorum ve her kes bana karşı kâfir olup bu küfründe ısrar ettiyse mesh edilip insanlıktan çıkartılmıştır. Ben nifak ehlini Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in Kevser havuzundan uzaklaştıranım. Ben Allah’ın kullarına açtığı kapıyım, her kim ondan girerse âmânda (kurtuluşta) olacaktır. Cennet ve cehennemin anahtarları bendedir. Ben Allah’ın o nuruyum ki, kâfirler onu söndürüp yok etmek ve onun hüccetini (delilini) kırmak için çok çalıştılar ancak Allah velayet nurunu tamamlayacaktır. Allah-u Teala Resulü Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e Kevser’i ve bana da Hayat nehri’ni eta (bağışlamıştır) etmiştir. Ben yeryüzünde Allah’ın Resulü Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’le birlikteydim. Allah beni istediklerine tanıttı ve istediklerini benim marifetimden uzak kılıp menetti. Hiçbir hareket eden ruhun ve nefes çeken birinin bulunmadığı bir zamanda yeşil gölgede gaim olan bendim. Benim susan ilim ve konuşan ilim de Muhammed Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’dir. Benim önceki asırların sahibi. Benim Musa’yı denizden geçiren ve Firavun’u orada boğan. Benim Zille gününün (recat) azabı. Benim bütün kuşların ve hayvanların dilini bilen. Benim Allah’ın ayetleri hüccetleri ve emini. Benim dirilten ve öldüren. Benim yaratan ve rızk veren. Benim Semi, Halim ve Basir olan. Benim yedi göğü ve yedi yeri göz açıp kapayıncaya kadar geçen. Benim evvel ve ikinci. Benim Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in hakkında: ‘’bu ümmetin Zulkarneyn’i sensin’’ dediği Zulkarneyn. Benim Allah-u Teala’nın Salih Nebi için çıkarttığı devenin sahibi. Benim nagura üfleyen ve bugün kâfirlere kolay olmayan zor bir gündür. Benim ismi azam ve o isim şudur: ص, ع,ى, ه,ك Benim beşikteyken İsa’nın diliyle konuşan. Benim Sıddık olan Yusuf. Allah-u Teala Davut’un tövbesini benim şefaatimle kabul etti. Benim Kuran-ı Kerim’de buyrulan ‘’O’nun benzerinin benzeri gibi bir şey yok.’’ Şura 42. Benim en büyük azap. Ahiri zamanda İsa benim arkamda namaz kılacak. Benim istediği şekle giren. Benim birinci ahiret. Benim başlatan ve benim geriye döndüren. Benim nübüvvet kandillerinden bir kandil. Benim zeytune dallarından bir dal. Benim kulların amellerini gören. Yerlerde ve göklerde hiçbir şey benden saklı kalamaz. Benim hidayet anahtarı. Benim Mustafa Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in nurunun bulunduğu mişkat. Benim marifetime sahip olmayan hiçbir amel edicinin işinde fayda yoktur. Benim yerlerin ve göklerin hazinedarı. Benim adaletle gaim olan. Benim zamanın bütün olaylarını ve değişimlerini bilen. Benim karıncaların sayılarını bilen, onları tartan ve onların hafifliklerini bilen de benim. Benim dağların miktarını ve ağırlıklarını bilen. Yağmur tanelerinin sayısını bilen de benim. Benim Allah-u Teala’nın Firavun lanetisine gösterdiği ve onun isyan ettiği büyük ayetler. Benim iki kez öldürülüp dirilen. Benim istediği şekilde zuhur den. Benim kâfirlerin yüzüne toprağı atıp onları helak eden. Benim bütün yaratıkları sayan çok olsa dahi. Nebilerin kitaplarından bin kitap benim yanımdadır. Bin tane ümmet benim vilayetimi inkâr ettiğinden dolayı mesh olup insanlıktan çıktı. Benim geçmiş zamanlarda zikredilen ve ahiri zamanda ortaya çıkacak olan. Benim önceki zalim ve cebbar Firavun’ları kıran ve yok eden. Ve sonunda onları çıkartıp azap edecek olanda benim. Benim Cibt ve Tagut’a azap verip onları yakacak olan. Benim Yaus’a ve Yavug’a şiddetli azap veren. Benim yetmiş dille konuşan. Benim her şeye yetmiş fetva veren. Benim Kuran’ın tevilini bilen. Ümmetin muhtaç olduğu şeyleri bilen de benim. Benim kıyamet gününe kadar gecede ve gündüzde birbiri ardına olan olayları ve şeyleri bilen. Allah-u Teala’nın ismi azamından yetmiş iki isim benim yanımdadır. Benim yerin doğusunda ve batısında ki mahlûkların amellerini gören ve onlardan hiçbir şey bana gizli kalmaz. Benim Kâbe, benim Beyt-ul Haram. Benim Beyt-ul Atik nasıl ki Allah-u Teala buyuruyor: ‘’O beytin Rabbine ibadet ederler’’ Benim Allah-u Teala’nın bir göz açıp kapamasından daha hızlı bir şekilde yerin doğusuna ve batısına malik ettiği kişi. Benim Muhammed un Mustafa Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem. Benim Aliyyun Murtaza. Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: Ali Aleyhisselam bendendir bende Ali Aleyhisselam’dan ım. Benim Ruh-ul Kuds’la medh edilen. Benim ismin ve cismin işaret edemediği mana. Benim eşyaları istediği şekilde vücuda getiren. Benim onların girdikleri Hitte kapısı. Benim Ulûhiyet, Halk ve Emr dışında Allah’ın bin sıfatıyla sıfatlanan. Allah-u Teala Kuran’da şöyle buyuruyor: ‘’Halk ve Emr O’nun içindir’’ ‘’Teberekallahu Rab bil âlemin la havle ve la kuvvete illa billâh el Aliyyil Azim’’
Kaynak: Meşarik-ul Envar
NURANİYET HADİSİ
Muhammed bin Sadaka der ki ; Ebu Zerr aleyhisselam Selmana şöyle sordu ; Ey Ebu Abdullah (Selman)!İmam Emirülmüminin'i nuraniyyet ile tanımak nedir?Dedi ki ;Ey Cundeb!(Ebu Zerr)Gidip kendisinden soralım.Dedi ki;Yanına gittik.Ama kendisini bulamadık.Dedi ki ;Bekledik ve gelip şöyle buyurdu ; Niçin geldiniz?Dediler ki ; Seni nuraniyyet ile tanımayı soracaktık ey Emirülmüminin! Buyurdu ki ; Ne mutlu siz ikinize ki Allahın dininde kusurlu değilsiniz ve sözünüze bağlısınız. Keşke bu vacibi mümin erkek ve kadınların hepsi bilse idi. Sonra o hazret buyurdu ki ; Ey Selman ve ey Cundeb!Dediler ki ;Lebbeyk ya Emirülmüminin!Buyurdu ki ;Benim hakikatımı nuraniyyet ile tanımayanın imanı kamil olmaz.Eğer beni bu marifet (tanıma) ile tanırsa işte o zaman Allah onun kalbini iman ile imtihan etmiş ,kalbini islam için açmış ve arif ve gözü açılmış sayılır.Bu tanımadan geri kalanlar ise şüphe ve tereddüt içindedirler.Ey Selman ve ey Cundeb!Dediler ki ; Lebbeyk ya Emirülmüminin! Beni nuraniyyet ile tanımak Allah azze ve celleyi tanımaktır.Allah azze ve celleyi tanımak ise beni nuraniyyet ile tanımaktır. İşte bu o halis dindir ki Allah buyuruyor ki ;"Onlara sadece emrolundu ki Allaha ihlasla ibadet etsinler.Hanif olarak .Namazı kılsınlar ve zekatı versinler.İşte bu sağlam dindir.Beyyine 5.Buyurdu ki ;Onlar Muhammedin nübüvvetine emrolundular.İşte o Hanif ve kolay Muhammedi dindir.Buyuruyor ki ;"Namazı kılsınlar"Her kim benim velayetimi ikame ederse ancak o namazı kılar.Benim velayetimi ikame etmek ise çok çok zordur.Onu hiç kimse tahammüm edemez.Yalnız Mukarreb(Allaha yakın)melek ve mürsel peygamber ve Allahın kalbini imtihan ettiği mümin kulu hariç.Melek mukarreb olmadığı sürece tahammül edemez.(taşıyamaz)Peygamber mürsel olmadığı sürece taşıyamaz.Mümin de imtihan edilmediği sürece taşıyamaz.Dedim ki ;Ey Emirülmüminin!Mümin kimdir ve onun sınırı ve ölçüsü nedir?Buyurdu ki ;Ey Ebu Abdullah! Dedim ki ;Lebbeyk ey Resulullahın kardeşi!Buyurdu ki ;İmtihan olunmuş mümin o dur ki ;Bizim bir emrimiz(sözümüz)ona ulaştığında onu kabul etmek için kalbini açar ve şüphe ve tereddüt etmez.Bil ki ey Ebu Zerr!Ben Allah azze ve cellenin kuluyum.Onun kullarına halifesiyim.Bizi rabb edinmeyin.Ve faziletlerimiz hakkında ne isterseniz söyleyin.Siz bizim hakikatımıza ve sınırımıza asla ulaşamazsınız.Allah azze ve celle bize sizin düşündüğünüzve anlattığınızdan ve kalbinize ilham olunandan daha büyüğünü ve fazlasını bize vermiştir.İşte eğer bizi böyle tanırsanız siz müminsiniz.Selman dedi ki ; Dedim ey Resulullahın kardeşi!Namazı kılmak senin velayetini ikame etmek midir?Buyurdu ki ;Evet ey Selman !Bunun onayı Allahın aziz kitaptaki şu sözüdür;"Sabır ve namazdan yardım isteyin.Ve şüphesiz namaz Allahtan korkanların dışındakilere çok zor ve ağırdır."Bakara 45 Sabır Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellemdir.Namaz ise benim velayetimi ikame etmektir.Onun için Allah namaz ağırdır buyurdu .O ikisi demedi.Çünkü velayeti taşımak Allahtan korkanların dışındakilere çok ağırdır.Allahtan korkanlar ise yalnızca gözü pek şiilerdir.Çünkü kaderiler cebriler hariciler ve diğer nasibiler Muhammedi (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) kabul ediyorlar.Aralarında bu konuda ihtilaf yoktur.Ama onlar velayette ihtilaf ettiler.Çok az bir grup dışında çoğu karşı çıkıp inkar ettiler.İşte onun için Allah azze ve celle kitabında onlara buyurdu ki "Namaz Allahtan korkanların dışındakilere ağırdır."Yüce Allah aziz kitabının başka bir yerinde Muhammedin nübüvveti ve benim velayetim hakkında buyurdu ki ;"Kapatılmış bir kuyu ve abad olmuş bir saray"Hacc 45.Saray Muhammeddir ,kapatılan kuyu ise benim velayetimdir.Onu kapatıp karşı çıktılar.Benim velayetime ikrar etmeyene Muhammedin nübüvvetine ikrarın faydası olmaz.Çünkü ikisi birbiriyle birleşiktir.Ey Selman ve Ey Cundeb!Dediler ki Lebbeyk ya Emirülmüminin!Allahın salatı sana olsun.Buyurdu ki ;Ben ve Muhammed aynı bir nurduk, Allah azze ve cellenin nurundan.Allah tebareke ve taala bu nura ikiye bölünmesini emretti.Yarısına buyurdu ki :Muhammed ol!Diğer yarısına da buyurdu ki :Ali ol!Onun için Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki ; Ali bendendir ve ben Ali'denim.Benden yalnızca Ali eda eder.Ebubekiri Beraat suresi ile Mekkeye gönderdi.Daha sonra Cebrail gelip dedi ki ; Ya Muhammed!Buyurdu:Lebbeyk!Arzetti ki : Allah sen veya senden olan birinin eda etmesini emretti.Ebu Bekiri geri çağırıp beni gönderdi.Ebu Bekir dedi ki :Acaba benim hakkımda bir ayet mi indi ? Buyurdu ki ;Hayır .Ama ben veya benden olan biri eda edecek.Ey Selman ve Ey Cundeb!Dediler ki ;Lebbeyk ey Resulullahnı kardeşi! Resulullahnı bir sahifesini eda etmeye layık olmayan bir adam imamete nasıl layık olabiliyor?Ey Selman ve Ey Cundeb!Ben ve Resulullah bir nur idik.Resulullah Muhammedi Mustafa oldu .Ben de onun vasisi Murtaza oldum.Muhammed nâtık oldu.Ben de samit (susan) oldum.Her dönem de mutlaka susan ve konuşan olmalıdır.Ey Selman ! Muhammed korkutucu oldu ben de hâdi oldum.Allah azze ve celle buyuruyor ki ;"Sen sadece korkutucusun ve her kavmi hidayet eden biri var."Ra'd 7.Resulullah korkutucudur ve ben hidayet edenim."Allah her kadının taşıdığını bilir ve rahimlerdekilerin ne kadar azalıp çoğalacağını ve herşey ezelden beri onun ilmindedir. Hazırı ve gayıbı bilendir.Büyüktür,yücedir.Sözü gizleyen ve açıklayanınızı eşit olarak bilir.Gece ve gündüz kimin ne yaptığını bilir.Allahın emri ile iki meleği insanıönden ve arkadan korur ve ne yaptığını bilir".Rad 8-11.Dedi ki ;Hz.Ali bir elini diğerinin üzerine koyarak buyurdu ki ; Muhammed toplayıcı oldu.Ben de nâşir(dağıtan)oldum.Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem cennetin sahibi oldu,ben de ateşin sahibi oldum.Ateşe diyeceğim;Yakala bunu ,bırak bunu.Muhammed recfe sahibi oldu.Ben de gürleyen oldum.Ben Levh-i mahfuzun sahibi oldum.Allah onda olanları bana ilham etti.Evet ey Selman ve ey Cundeb!Muhammed;"Yasin vel Kuranil Hakim" oldu.Muhammed; "Nun ve Kalem "oldu.Muhammed;"Taha.Biz Kuranı sana eziyet çekesin diye göndermedik" oldu.Muhammed delillerin sahibi oldu.Ben de mucizeler ve nişanelerin sahibi oldum.Muhammed peygamberlerin hatemi oldu.Ben de vasilerin sonuncusu oldum.Ben sırat-ı mustakimim.Ben "kendisinde ihtilaf olunan büyük olay"Nebe 2.ım.İhtilaf edenler hep benim velayetim konusunda ihtilaf etti.Muhammed davetin sahibi oldu.Ben de kılıcın sahibi oldum.Muhammed mürsel peygamber oldu.Ben de peygamberin emrinin sahibi oldum.(sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)Allah azze ve celle buyurdu ki ; "O ruhu kullarından istediğine doğru gönderir."Mümin 15.İşte o Allahın ruhudur ki bu ruhu sadece mukarreb meleğe,mürsel peygambere veya seçkin vasiye gönderir.Allah bu ruhu kime verirse halkın içinden onu seçer.Kudreti ona verir.Ölüleri diriltir.Geçmişin ve geleceğin ilmini ona verir.Doğudan batıya ve batıdan doğuya bir göz açıp kapayana kadar gider.Kalplerde gönüllerde ve yer ve gökte olanları bilir.Ey Selman ve ey Cundeb!Muhammed;Allah azze ve cellenin buyurduğu zikir oldu;"Allah size bir zikir gönderdi o Resuldür.Size Allahın ayetlerini okur."Talak 10-11.Bana olan afet ve belaların ilmi verildi ve sözün özü verildi.Kuranın ilmi ve geleceğin ilmi kıyamete kadar olacaklar verildi.Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem beni halka hüccet olarak tanıttı.Böylece ben Allahın hücceti oldum.Allah ilk ve son insanların içinde hiçbir meleki mukarreb ve mürsel peygambere vermediği şeyleri bana verdi.Ey Selman ve ey Cundeb!Dediler ki ;Lebbeyk ey Emirülmüminin!Rabbimin emriyle Nuhu gemide taşıyan benim.Rabbimin emriyle Yunusu balığın karnından çıkaran benim.Rabbimin emriyle Musa için denizi yaran benim.Rabbimin izniyle İbrahimi ateşten çıkaran benim.Rabbimin izniyle nehirleri akıtan,ağaçları yeşerten de benim.Ben kıyamet gününün azabıyım.Yakın mekandan tüm insan ve cinlerin işiteceği ve bazılarının anlayacağı sesin sahibi benim.Ben bütün zorba ve münafıklara kendi dilleri ile işittirenim.Musanın alimi Hızır benim.Süleyman bin Davud'un muallimi benim.Ben Zülkarneyn'im.Ve ben Allah azze ve cellenin kudretiyim.Ey Selman ve ey Cundeb! Ben Muhammedim ve Muhammed de ben. Ben Muhammeddenim ve Muhammed de bendendir.Yüce Allah buyurdu ki ;"İki deniz birbirine yaklaştı.Onların birbirine karışmasını engelleyen bir perde var."Rahman 19-20.Ey Selman ve ey Cundeb! Dediler ki ; Lebbeyk ya Emirülmüminin! Buyurdu ki ;Ben geçmiş ve gelecek bütün mümin erkek ve kadınların emiriyim.Azamet ruhu ile onaylandım.Ben sadece Allahın kullarından bir kulum.Bizi rabb edinmeyin.Ve faziletlerimiz hakkında ne isterseniz söyleyin.Allahın bize karar kıldığının ne hakikatına ne onda birinin onda birine ulaşamazsınız.Çünkü biz Allahın ayetleri ve delilleriyiz.Hüccetleri ve halifeleriyiz. Eminleri ve imamlarıyız.Allahın vechi,Allahın gözü ve Allahın diliyiz.Allah kullarına bizimle azap gönderir ve bizimle sevap verir.Halkın içinden bizi tahir kıldı.Seçti ve onayladı.Her kim ;niçin?nasıl?ve niye derse kafir ve müşrik olur.Çünkü onların yaptıklarından sorulmaz.Ama onlar sorarlar.Ey Selman ve ey Cundeb!Dediler ki ;Lebbeyk ya Emirülmüminin! Allahın salatı sana olsun.Buyurdu ki ; Dediklerimi ,açıkladıklarımı , beyan ettiklerimi,delil getirdiğim bu sözlerimi iman edip onaylayanların kalbini Allah imtihan etmiş,kalbini islam için açmış ve gözü açık arif olmuştur.Ve o artık ulaşması gereken yere ve sınıra ulaşmıştır.Herkim de şüphe eder,inad eder,karşı çıkar,duraklar,hayrete düşer ve şekk ederse suçludur ve düşmandır.Ey Selman ve ey Cundeb!Dediler ki ;Lebbeyk ya Emirülmüminin! Allahın salatı sana olsun.Buyurdu ki ; Rabbimin izniyle ben öldürür ve diriltirim.Yediklerinizi size haber veririm,Rabbimin izniyle evinizde zahire ettiğinizi size bildiririm,Ben ve evlatlarımdan olan imamlar aleyhimusselam kalplerinizdekileri biliyoruz.Onlar isteyip arzu ettiklerinde yaparlar ve bilirler.Çünkü hepimiz aynı nurdanız.Evvelimiz Muhammmeddir.Sonuncumuz Muhammeddir,ortamızdaki de Muhammeddir.Hepimiz Muhammediz.sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem.Öyleyse aramızda fark koymayın. Biz istediğimizde Allah da ister.Biz hoşnut olmayınca Allah da hoşnut olmaz.Fazilet ve özelliklerimizi ve Allahın bize verdiklerini inkar edenlere eyvahlar olsun.Çünkü Allahın bize verdiklerini inkar edenler Allahın kudretini ve bizim hakkımızdaki takdirini inkar etmiş olur.Ey Selman ve ey Cundeb!Dediler ki ;Lebbeyk ya Emirülmüminin! Allahın salatı sana olsun.Buyurdu ki ; Rabbimiz Allah tüm bunlardan daha büyüğünü azametlisini ve yücesini bize verdi.Dedik ki ;Ey Emirülmüminin!Tüm bunların daha büyüğü.,azametlisi ve yücesi nedir? Buyurdu ki ; Rabbimiz olan Allah azze ve celle bize ism-i a'zamı öğretti.Eğer istesek gökleri yeri cennet ve cehennemi aşarız,göğe mirac eder yere ineriz.Doğuya ve batıya gideriz.Arşa çıkar Allah azze ve cellenin karşısına otururuz.Ve o herşeyi bize verir.Hatta gökleri ve yeri ,güneşi ve ayı,yıldızları dağları ve ağaçları,hayvanları,ağaçları,dağları ve denizleri ,cenneti ve cehennemi.Allah tüm bunları ism-i azam aracılığı ile bize vermiş öğretmiş ve bize özel kılmıştır.Tüm bunlarla birlikte yeriz içeriz ve çarşıda dolaşırız.Tüm bu şeyleri rabbimizin emri ile yaparız,Biz Allahın kerametli kullarıyız.Söz ile ondan öne geçmez ve onun emri ile hareket ederiz.Bizi masum ve pak karar kıldı.Ve birçok mümin kullarından daha faziletli kıldı.Bizi buna hidayet eden Allaha hamd olsun.Eğer Allahın hidayeti olmasa idi biz buna ulaşamazdık.Allahın azap emri kafirler üzerine haktır.Yani Allahın bize verdiği fazilet ve ihsana karşı çıkanlara.Ey Selman ve ey Cundeb!İşte bu beni nuraniyyet ile tanımaktır.Buna tüm gücünle sarıl!Şiilerimizden hiç kimse nuraniyyet ile tanımadan gözü açık olamaz.Eğer beni bununla tanırsa olgun ve kamil olur.İlim deryasına dalmış olur.Fazilet derecelerinde yükselmiş olur.Allahın sırlarından bir sırrı ve gizli bir hazinesini öğrenmiş olur.
TOPRAK HADİSİ
İmam Muhammed Bagır Aleyhisselam şöyle buyurdu: Bilin ki gerçekten de Allah-u Teâla, tahir ve tayyip olan bir arz (toprak) yarattı. Ve orada şirin, zelal (berrak) ve içmesi yumuşak ve hoş olan bir suyu o topraktan coşturdu ve bizim velayetimizi ona sundu ve o toprak da velayetimizi kabul etti. Sonra o suyu o toprakta yedi gün cari etti (akıttı). Yedinci günden sonra bu suyu kendi mekânına geri çekti (toprağa). Sonra bu toprağın en temiz ve en değerli kısmından bir miktar aldı ve onu Eimme (Ehli Beyt) Aleyhimusselam’ın toprağı olarak karar kıldı. Ve sonra bu toprağın en aşağı kısmından bir miktar aldı ve bu topraktan bizim şialarımızı ve muhiplerimizi, bizim toprağımızın fazlı sayesinde yarattı. (bizim toprağımızın hürmetine). Eğer toprağınız kendi halinde kalsaydı, nasıl ki bizim toprağımız kendi halinde kaldı, siz ve biz aynı olurduk. Ravi arz etti: Yebne Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem bizim toprağımız neyle karıştırıldı? İmam Aleyhisselam şöyle buyurdu: Allah-u Teâla tuzlu, pak olmayan, murdar (pis) ve kötü kokulu bir toprak yarattı. Ve sonra acı, tuzlu ve kokuşmuş bir suyu o topraktan coşturdu. Ve sonra azameti Celil olan Emir-el Muminin Aleyhisselam’ın velayetini ona sundu, ama o kabul etmedi. Ve sonra bu suyu onda yedi gün akıttı. Ve sonra o suyu da kendi kaynağına geri gönderdi. Sonra bu pis kokulu habis toprağın en aşağı kısmından bir miktar aldı ve bundan küfür önderlerini tagutları ve facirleri yarattı. Daha sonra bu toprağın geri kalanını sizin toprağınızla karıştırdı. Eğer onların toprakları kendi haline terk edilip sizin toprağınızla karıştırılmasaydı, onlar asla salih bir amel işlemezlerdi. Emanetleri asla sahibine iade etmezlerdi. Şehadeteyni (iki şahadeti) asla demezlerdi. Oruç tutmaz, namaz kılmazlardı. Zekât vermez, hacca gitmezlerdi. Ve yüzleri de asla size benzemezdi. Ey İbrahim! Mümine Allah-u Teâla’nın düşmanlarından birinde güzel bir suret görmesinden daha ağır bir şey yoktur. Ama mümin bu suretin kendi suretinden ve mizacından olduğunu bilmiyor. Ey İbrahim! Ve sonra bu iki toprağı birinci suyla ve ikinci suyla karıştırdı. O yüzden görürsünüz ki, bizin şialarımız ve muhiplerimiz faiz yerler, zina ederler, livat ederler, hıyanet ederler, şarap içerler ve namazı terk ederler. Zekâtı vermezler, hacca gitmezler. Bunların hepsi bizim düşmanımız olan nasibinin cinsinden ve mizacından ve müminin toprağının onun toprağıyla karışmasındandır. Ve bu nasibi olan düşmanda zahitlik ve ibadet olduğunu görürsün. Namazda süreklilik vardır ve namaza önem verir. Zekâtı verir, orucu tutar. Hacca gider, cihat eder, hayırlı ve iyi ameller yapar. Bunların hepsi müminin toprağından, cinsinden ve mizacındandır.
Müminlerin ve nasibilerin amelleri Allah-u Teâla’ya arz olunduğunda, Allah-u Teâla şöyle buyurur: Ben, Adlim (adaletin kaynağı) ve asla sitem etmem. Ben, Munsif’im (insaflı) ve asla zulüm etmem. İzzetim’e ve Celalim’e ve mekânımın yüceliğine and olsun! Nasibinin toprağından, mizacından ve cinsinden olan bir günaha mümin mürtekip olduğunda, ona asla zulmetmem. Bütün salih ameller müminin toprağından ve mizacındandır. Müminin mürtekip olduğu reddedilmiş kötü ameller nasibinin toprağından ve mizacındandır. Allah-u Teâla, her amelin kendi aslına cevherine (kaynağına) geri dönmesini emreder. Allah-u Teâla, yarattığı kullarından daha çok âlimdir, kullarına. Ey İbrahim! Burada bir zulüm, sitem ve düşmanlık görüyor musun?
Daha sonra İmam Aleyhisselam şu ayeti buyurdu: Dedi ki: Allah korusun, eğer malımızı yanında bulduğumuz kişiyi tutmazsak o zaman biz zalimlerden oluruz. Yusuf- 79 Ey İbrahim! Güneş doğduğunda ve ışığını dünyaya yaydığında; ışık güneşten ayrı mıdır? Yoksa güneşle birleşik midir? Güneşin ışığı doğudan batıya kadar ulaşır ve sonra batığında ışık ona geri döner. Böyle değil mi, ey İbrahim! İbrahim arz etti: Evet, ey yebne Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem. Sonra İmam Aleyhisselam buyurdular: İşte böyle her şey kendi aslına, cevherine ve kaynağına geri dönecek. Kıyamet günü olduğunda, Allah-u Teâla, nasibilerden müminin toprağından, mizacından ve cinsinden olan şeyleri ve bütün salih amelleri çekip alacak ve mümine iade edecektir. Aynı şekilde müminlerden nasibinin toprağından, mizacından ve cinsinden olan şeyleri ve bütün kötü ve reddedilmiş amelleri alıp nasibiye iade edecektir. Ve bu iş adaletin ta kendisidir! Şüphesiz Allah, adildir ve isimleri de mukaddestir. Ve sonra Allah-u Teâla, nasibiye buyuracaktır: Sana zulüm etmiyorum. Bütün bu habis ve çirkin ameller senin toprağından ve mizacındandır. Ve sen bunlara, daha evlasın (yakın, layık, uygun). Ve bütün bu salih ameller, müminin toprağından ve mizacındandır. Ve mümin bunlara daha evladır.
İmam Aleyhisselam şöyle buyurdu: Bu gün herkese kazandığının karşılığı verilecektir. Bu gün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, çabuk hesap görendir. Mümin- 17 Burada zulüm ve sitem görüyor musun, ey İbrahim! İbrahim arz etti: Hayır, ey yebne Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem. Belki burada üstün ve yüce bir hikmet, adalet ve açık olan bir beyan görüyorum. Daha sonra İmam Aleyhisselam şöyle buyurdu: Ey İbrahim! Kur-an’da olan ayetlerle bu manayı daha fazla açıklayayım mı? İbrahim arz etti: Evet, ey yebne Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem.
İmam Aleyhisselam şöyle buyurdu: Pis ve habis topraklar, pis ve habis olanlar içindir. Pis ve habis ruhlar da pis ve habis topraklar içindir. Tayyip ve temiz olan topraklar tayyip ve temiz ruhlar içindir. Tayyip ve temiz olan ruhlar da temiz olan topraklar içindir. Onlar müşriklerin dediklerinden beridirler. Onlar için mağfiret ve kerim olan rızklar vardır. Nur- 26
Ki, Allah, pisi temizden ayırsın ve pis olanı üst üste koyup hepsini bir yığın haline getirsin ve topunu cehenneme koysun. İşte bunlardır, hüsrana uğrayanlar. Enfal- 36 Ve sonra İbrahim şaşkınlıkla arz etti: Subhanellahil Azim. Anlayan için bu ne kadar da açık bir beyandır. Kalpleri tersine dönmüş bu mahlûkat onun marifetine karşı ne kadar da kördürler. Daha sonra İmam Aleyhisselam buyurdular: Ey İbrahim! Kuran’dan, ayetlerle, bu manayı daha fazla açıklayayım mı? İbrahim arz etti: Evet, ey yebne Resulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem.
İmam Aleyhisselam buyurdular: Allah-u Teâla ayetin de şöyle buyuruyor: Allah-u Teâla onların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah, Bağışlayan ve Rahim olandır. Furkan- 70
Allah-u Teâla bizim şialarımızın kötülüklerini iyiliğe ve bizim düşmanlarımızın iyiliklerini kötülüğe çevirir. Allah istediğini yapar ve irade etiği şeye hükmeder. Allah’ın hükmünü ne kimse değiştirebilir ne kazasını geri çevirebilir. Allah-u Teâla’nın yaptığından sorulmaz. Belki, onlardır sorguya çekilecek olanlar. Ey İbrahim! Bu hadis, gizli olan, batini bir ilimdir ve hazinenin sırlarından bir sırdır.
Kaynak: Tefsiri Nur-us Sagaleyn, Kelimet-ul Meknune
GAMMAME (BULUT) HADİSİ
Salman-i Farsi şöyle rivayet eder:Ali aleyhi selam’ın huzurunda oturmuştuk ve halk ömer’e biat etmişti. Hz. Hasan aleyhi selam, Muhammed bin Ali, Ammar-ı yasir ve Mikdad bizim yanımızdaydı. Bu sırada Hz. Hasan aleyhi selam Hz. Ali aleyhi selam’a buyurdu: Allah Süleyman’a öyle bir saltanat vermişti ki şimdiye kadar kimse öyle bir saltanata ulaşmamıştır. Acaba sana da öyle bir şeyler verilmiş midir? Velayetin şahı Hz. Ali aleyhi selam tebessüm ederek buyurdular. Taneyi yarıp toprakta yeşerten ve Adem’i topraktan yaratan Allah-u Teala babana öyle şeyler bahşetmiştir ki kimse o şerafete yetişmeyecektir.Meclistekiler arz ettiler: Lütfedip ondan bir zerre bizlere göster ki ilmimiz yakine varsın. Öyle bir şey yapacağım ki Allah’ın bana verdiği kerameti anlayacaksınız.Daha sonra kalkıp iki rekat namaz kıldık ve kimsenin anlamadığı bir şeyler söyledi. Ellerini batıya doğru uzatıp iki parça bulut getirdi. Salman diyor ki: Bizler bulutların şöyle söylediğini işittik: ‘’ Eşhedu enla ilahe illallah ve eşhedu enne muhammeden resulullah ve sen kerim olan peygamberin vasisisin’’ sana doğru gelen herkes kurtuluşa erecektir zira kurtuluşun yegane yolu budur ve her kim sende şek ederse helak olacaktır. O iki bulut halı gibi yan yana yayıldılar ve ki onlardan burnumuza güzel kokular geldi. Hz. Ali aleyhi selam bize buyurdular: Bulutların üzerinde oturun. Biz birinin o ise diğerinin üzerinde oturdu. Bulutlara işaret ederek batıya doğru gitmesini istedi. Bulutlar yan yana hareket etmeye başladılar, bu sırada Hz. Ali aleyhi selamın başında bir taç ve ayağında yakuttan bir ayakkabı, ellerinde ise inciden bir yüzük vardı ve o nurdan bir kürsüde oturmuş olduğunu gördük. Hz. Hasan aleyhi selam buyurdular: Mahlukatın hepsi Hz. Süleyman’ın parmağındaki yüzükten dolayı ondan itaat ediyordu. Hz. Ali aleyhi selam: Ben Allah’ın gözü, kulağı, dili, sönmeyen nuru ve Allah’a giden müminlerin geçtiği kapıyım. Ben Allah’ın kullarına hüccetiyim. Ben Allah’ın yer yüzündeki hazinesiyim. Ben cennet ve cehennemi bölenim. Benim Zulkarneyn’in kurduğu baraj. Benim İskender’e iki karni veren. Ellerini koynuna sokarak taşı yakuttan olan kırmızı altından bir yüzük çıkardı ve İmam Hasan aleyhisselam’a buyurdu: Ey Evladım! Süleyman’nın yüzüğü budur ve onun üzerinde bizim isimlerimiz vardır.Salman diyor ki: Ordakilerin şaşkınlığı çoğaldı ve güya Hz. Ali aleyhi selam’ı ilk defa tanıyormuş gibi oldular. Hz. Ali aleyhi selam buyurdular: Bu söylediklerim benim için bir şey değildir. İmam Hasan aleyhi selam: Zülkarneyn’in yaptığı barajı bizler göster. Hz. Ali aleyhi selam rüzgara, bizi o baraja götür diye emretti. Aniden şimşek sesine benzer bir ses bizi havalandırıp hızla götürmeye başladı, rüzgar bizi bir dağın üzerine çıkardığında orada koskocaman kurumuş bir ağacı gördük. İçimizden biri Hz. Ali aleyhi selama ağacın neden kuruduğunu sorduğunda o hazret gidip ağacın kendisinden sormasını söyledi. Hz. Hasan aleyhi selam ağacın yanına gidip neden kuruduğunu sorunca; Ağaç dile gelip şöyle dedi: Ey Eba Muhammed! Allah’ın halifesi baban bulutlarla beraber her sabah yanıma gelir, iki rekat namaz kılardı. O bulutlarda çok güzel misk kokusu gelir ve ben o kokudan can alırdım. Ancak kırk gündür baban yanıma gelmemiştir bende bundan dolayı bu hale düştüm. Hz. Hasan aleyhi selam’ babasından tekrar onun yanına gelmesini istemesini rica etti. Hz. Ali aleyhi selam o ağacın yanına gelip namaz kıldı ve ellerini ona sürdüğünde ağaç hemen yeşermeye başladı. Hz. Ali aleyhi selam tekrar yola koyuldu, bir süre sonra dünya tamamen gözden kayboldu. Bu sırada bir eli doğuda diğer eli batıda olan bir melek gördük. Biz hazretten o meleğin kim olduğunu sorduk Hz. Ali aleyhi selam o meleği gece ve gündüzü getirip götürmesi için görevlendirdiğini söyledi. Daha sonra buluta bizi yacuc ve mecuc kavimlerine götürmesini emretti oraya vardığımızda tekrar bizi ordaki dağın altına götürmesini emretti. O dağ, yanık duman kokularının geldiği bir yerdi. Yecuc ve Mecuc kavmine vardığımızda onların sayısının çokluğundan hayrete düştük onlardan bazıları, yirmi metre boyunda, bazıların ki ise yetmiş metreydi ve bazılarının da kulakları öyle büyüktü ki, bir kulağını döşek diğer bir kulağını da yorgan olarak kullanıyordu. Hz. Ali aleyhi selam bunların hakimi benim diye buyurduktan sonra tekrar yola koyulup bütün dünyayı saran, yakut gibi kırmızı Kaf dağına gittik ve o dağa insan şeklinde bir meleğin görevli olduğunu gördük o melek Hz. Ali aleyhi selam’ı görür görmez Selam olsun sana Ey Emir-el Müminin! Dedi. Sonra o, Hazrete bir şeyler söylemek istedi ancak Hz. Ali aleyhi selam ona; istersen ne diyeceğini ben söyleyeyim: Sen kardeşini ziyaret etmek için izin istiyordun ve ben izin verdim. Melek “ Bismillahirrahmanirrahim ‘’ diyerek yola koyuldu. Daha sonra önceki ağaca benzer bir ağaç daha gördük. Aramızda bazı soru cevaplar geçtik ten sonra ağaç dedi ki: Hz. Emir-el müminin aleyhi selam gecenin üçte birlik bölümünde benim yanıma gelerek Allah’ı tasbih ve takdis eder ve sonra bir ata binerek giderdi ve bende bundan dolayı yeşil ve sevinçli kalırdım ancak, o hazret kırk gündür mübarek adımlarının feyzini benden kesmiştir ve ben bu yüzden yaprakları dökülmüş, kurumuş bir haldeyim. Hz. Hasan aleyhi selam babasından rica etti ve hazret ellerini o ağaca çekti. Ağaç şunları söyledi: Ben Allah başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed’in onun resulü olduğuna ve senin bu mübarek ümmete Emir-el Müminin olduğuna, sana tutunanların kurtulup senden yüz çevirenlerin helak olacağına şehadet ederim. O ağaç böylelikle yeşillenip güzelleşti ver biz bir miktar onun altında oturduk. Hz. Ali aleyhi selam’a o izin alan meleğin nereye gittiğini sorduğumuzda buyurdular: Dün zulmet dağından geçerken oraya görevli melek bunun yanına gelmek için izin istedi ve bu gün bu melek onun gelişi için hazırlık görmeye gitti. Hazretin yaranlarından biri: Melekler sizin emrinizle mi hareket ediyorlar?! İmam : Gökleri sütunsuz yaratan Allah’a ant olsun ki, hiçbir melek benim iznim olmadan kıpırdayamaz. Eğer onlardan biri bir nefes alma süresince benden izinsiz hareket edecek olsa Hazreti izzet onu azap şimşekleriyle cezalandırır. Benden sonra oğlum Hasan ondan sonra oğlum Hüseyin ve sonuncusu Al-i Muhammed’in Kaim’i olan dokuz evladı aynı benim gibidirler. Hiçbir mukarreb meleğin bunların izni olmadan nefes çekmesi dahi haddine düşmez. İçimizden biri o hazretten suya görevli meleğin adının ne olduğunu sorunca Berhail diye buyurdu. Ben Hz. Ali aleyhi selam’a: Meğer bizler dün sizin yanınızda değil miydik? Siz ne zaman o dağa geldiniz?!Hz. Ali Aleyhi selam gözlerinizi kapatın, biz kapattıktan sonra açın diye buyurdular. Gözümüzü açtığımızda kendimizi başka bir memlekette bulduk hepimiz: Gerçektende bu acayip bir şeydir! Dedik. Hazret: Gerçektende melakut aleminin emri benim kudretim kabzasındadır ki sizlerin onu bilmeye tahammülünüz yoktur. Bunlara rağmen ben, yeme, içme ve nikah etmede sizler gibiyim, eğer benim bildiklerimden bir zerresini dahi sizler bilseydiniz kalpleriniz çatlardı. Bilin ki Asif bin Berhiya Hz. Süleyman’ın vasilerindendi ve Allah’ın yetmiş üç harfli ilminden yalnızca birini biliyordu be o ilimle göz açıp kapatıncaya Belkıs’ın tahtını Süleyman’ın yanında hazır etti. Ben o ilimden yetmiş iki harf bilmekteyim ve onun biri yalnızca Allah’a mahsustur. “ La Havle vela kuvvete illa billahil eliyyul azim. “ Beni tanıyan tanıdı ve beni inkar eden inkar etti, diye buyurdular. Daha sonra rüzgara bizi bir bağa götürmesini emretti, o bağ güzellik ve yeşillikte cennet ruvzelerine eşitti. Orada iki kabrin arasında namazla meşgul bir genç gördük ve dedik ki: Ey Emir-el müminin! Bu genç kimdir? Buyurdular: Bu kardeşim Salih peygamberdir ve o iki kabir onun babası ve annesinindir. Hz. Salih hz. Emir-el Müminin aleyhi selam’ı görür görmez ağlar bir halde hızla o hazrete doğru gelip bir şeylerden şikayet etmeye başladı: Hz. Ali aleyhi selam ise ona teselli veriyordu. Biz o hazretten Hz. Salih’in neden ağladığını sorduğumuzda kendisinden sorun diye buyurdu. Bu sıra Hz. Hasan aleyhi selam onun yanına giderek buyurdular: Ey Allah’ın Salih kulu! Neden bu haldesin? Hz. Salih cevabında arz etti: Baban her sabah gün doğar vakti benim yanıma geliyor ve beraber namaz kılıyorduk ve ben onu görmekle mutlu olup ibadet için daha çok halleniyordum, ancak iki gündür beni mahzarına müşerref olmaktan mahrum bırakmıştı ve şimdi onu görünce böyle yaptım.Biz Hz. Ali aleyhi selam’a arz ettik ki: Ey Emir-el Müminin! Bu daha çok şaşılacak şey! Zira biz her gün sabah sizin hizmetinizdeyiz, bizim haberimiz olmayacak şekilde nasıl her sabah buraya geliyorsunuz?!Hz. Ali aleyhi selam bize: Hz. Süleyman’ı görmek istiyor musunuz? Diye buyurduğunda hepimiz elbette ey Emir-el müminin bizler bunu arzulamaktayız, dedik. Velayetin şahı yola koyuldu ve bizlerde onun ardı sıra, Derken bir bostana vardık ki onun benzerini şimdiye kadar kimse görmemişti. Onun içinden nehirler akıyor, güzel sesli kuşlar ötüşüyor, çeşit çeşit meyveler bulunuyordu. O kuşlar Hz. Ali aleyhi selam’ı gördüklerinde onun etrafına üşüşüp, kanat çırpıp o hazreti tavaf ediyorlardı. Bostanın ortasında Firuzeden bir taht ve tahtın üzerinde elleri sinesinde uzanmış halde bir genç gördük ki onun baş ve ayak tarafında iki tane yılan vardı, o yılanlar Hz. Ali aleyhi selamı görünce o hazretin ayakları altında sürünmeye başladılar. Biz o hazretten o gencin kim olduğunu sorduğumuzda Hz. Süleyman’dır deyip elindeki yüzüğü çıkararak onun parmaklarına taktı ve şöyle buyurdu: ‘’ Kemikler çürüdükten sonra bile onları dirilten Allah’ın izniyle kalk ’’ Hz. Süleyman hemen kalkarak dedi ki: Ben Allah’ın birliğine ve onun eşi, benzeri bulunmadığına, Hz. Muhammed’in onun kulu ve resulü olduğuna ve onun hidayet için ve kafirlerin hoşuna gitmese dahi İslam dinini diğer dinlere üstün kılmak için gönderildiğine şahadet ederim. Ve şahadet ederim ki sen, Allah’ın Resulü’nünün hak vasisisin, hidayet eden ve mehdisin ki Allah-u teala senin ve evlatlarının sevgi ve muhabbetini bütün insanlardan soracaktır, ve gerçektende Allah bana ata ettiği mülkü senin vasıtanla bahşetmiştir. Daha sonra Hz. Süleyman oturdu ve bizler onunla görüşebilme şerafetine ulaştık. Hz. Ali aleyhi selam Hz. Süleyman’la vedalaştıktan sonra o tekrar eski haline geri döndü. Biz Hz. Ali aleyhi selam’dan sorduk: Ey Emir-el müminin sizin Kaf dağının arkasında olan şeylerden haberiniz var mı? Hazret buyurdular: Alemi ve Adem oğlunu yaratan Kaf dağının arkasında kırk tane alem yaratmıştır ki onların her biri dünyanın kırk katı büyüklüğündedir. Benim Kaf dağına olan ilmim sizin bu dünyanız ve içindekilere olan ilmim gibidir. Hz. Resulullah’tan sonra alemleri ayakta tutan ve koruyan benim, nebevi şeriatının koruyucusu benim, kıyamete kadar aynı şekildedirler benim soyumdan gelecek olan İmamlar. Ben gökyüzü yolları yeryüzünden daha iyi bilenim, Allah’ın gizli mahzenleri biziz, Allah’ın okununca icabet ettiği Hüsna isimleri biziz, Arşa ve kürsüye yazılan isimlerin sahibi biziz, cennet ve cehennemi bölen biziz, meleklere tevhit, tasbih, takdis ve tekbiri öğreten biziz, Adem’e talkin olunan ve tövbesinin kabul olmasını sağlayan isimler biziz, ben bütün bu esrar ve emirleri Allah’ın azam ismi bereketiyle biliyorum ki eğer onu bir zeytin yaprağına yazıp ateşe atsalar hiçbir zaman yanmaz ve onun yeniliği solgunluğa yüz tutmaz, gecenin karanlığı ve gündüzün aydınlığı bizim isimlerimiz bereketinedir, bizim adlandırılmış isimlerimizi gökyüzüne yazdıklarında sütunsuz durdu ve yeryüzü onunla yayıldı, o isimler okunduğunda rüzgar harekete geçti, ışığa okunduğunda nurlu oldu, şimşeğe yazdılarında huşu gösterdi ve israfil’in anlına yazıldığında ‘’ Subbuhun Kuddusun Rebbul melaiketi verruh ‘’ zikriyle tekellüm etmeye başladı.Hz. Emir-el müminin aleyhi selam’ın bu mucizevi kelamı bura vardığında buyurdular: Gözlerinizi kapatın, kattığımızda açın diye emretti, gözlerimizi açtığımızda kendimizi pazarları imarlı, sarayları olabildiğince yüksek, insanları kocaman ağaç misali yüksek ve koskocaman bir şehirde bulduk. Hz. Ali aleyhi selam bizlere: Bunlar Ad kavminin geri kalanlarıdır ki henüz alemlerin rabbine ve kıyamet gününe iman getirmemişlerdir, bunlar doğu şehirlerinden bir şehirde mesken ediyorlardı ve ben Allah’ın emriyle onları şehirlerinden kazıyıp bura yerleştirdim. Bilin ki! Ben onlarla mukatele edeceğim. Daha sonra Hz. Emir-el müminin aleyhi selam onları Allah’ın birliğine, Hz. Resulullah’ın risaletine ve kendi velayetine inanmaya davet etti, onlar kabul etmeyince defalarca onları davet etti ve onlar yine inkar ettiler. Hz. Ali aleyhi selam onlara hamle ederek bir çoğunu öldürdü ancak bizim bu olaydan dehşete düştüğümüzü görünce yanımıza gelerek ellerini kalbizie çekti ve bizim korkumuz zail oldu. O Hazret tekrar onlara taraf gitti ve yine onları islama davet etti, onlar kabul etmeyince şimşekler ve yıldırımlar zahir olmaya başladı ki bize bu şimşek ve yıldırımlar o hazretin ağzından çıkıyormuş gibi geldi. Öyle korkunç sesler oluşmaya başladı ki biz, gökyüzünün yere indiğini, dağların parçalandığını ve kıyametin koptuğunu zannettik. Hz. Ali aleyhi selam onlardan nefes çeken bir tane bile bırakmadan hepsini öldürdü. Hz. Emir-el Müminin aleyhi selam onlarla savaşı bitirdikten, şimşek ve yıldırımlar bertaraf olduktan sonra biz, Ey Emir-el Müminin! Artık vatanımıza geri dönelim, diye arz ettik. Daha sonra o hazret bulutu çağırdı ve biz onun üzerine bindikten sonra bizim anlamadığımız bazı şeyler söyledi ve rüzgar bizi hareket ettirmeye başladı çok kısa bir sürede kendimizi misafir olduğumuz evde bulduk. Yeryüzüne indikten kısa bir süre sonra ezan sesinin yükseldiğini duyduk. Biz sabah güneş doğduktan sonra oradan ayrılmıştık ki geçen bu beş saat içerisinde elli yıllık bir zamanı yaşamıştık. Hz. Ali aleyhi selam bizim şaşkınlığımızı görünce buyurdular: Canımın kudret ellerinde olduğu Allah’a ant olsun eğer istersem bir köz açıp kapamada sizleri bütün göklerde gezdirebilirim. Ben bütün bu azametli güçlerimi, mahlukatın yaratıcısından aldım. Allah’ın velisi, ve Resulullah’ın vasisi benim ancak bir çoğu bunu bilmemektedir.Bu sırada Salman arz etti: Senin hakkını gasp edene Allah lanet etsin. Seni inkar edene ve senden yüz çevirene Allah’ın elim azabı olsun.
( Mecmu-ur Raig: c.2 s.322-336 Menakib-u ibni şehri Aşub: c.2 s.337 Nefes-ur rahman fiy fezali-u Salman: s.117 Hediget-ut Şia: c.2 s.521-529 )
İMAMET HADİSİ
Tarık bin Şahab Hz. Emir-el Müminin aleyhi selam’ın şöyle buyurduklarını rivayet eder:Ey Tarık! İmam : Allah’ın kelmesidir, hüccetidir, vechidir, nurudur.Allah’ın hicabıdır, ayetidir, onu Allah seçer ve istediği makamı ona verir.Böylece ona itaat etmek ve onun velayeti tüm varlıklara farz olur.İmam : Göklerde ve yerde Allah’ın velisidir ve tüm kullardan bu konuda ahit almıştır.Her kim ondan öne geçerse arşın üzerindeki Allah’a kafir olur. İmam istediğini yapar.Allah istediğinde İmam da ister. İmam ın koluna şöyle yazar.“ RABBİNİN KELİMESİ SIDK VE ADL ÜZEREDİR. “ İşte sıdk ve adl,İmam dır.Ve yerden göğe doğru nurdan bir direk ve onun için nasb olunur. Kulların yaptıklarını orada görür. Heybete bürünür, kalpleri bilir, gayıptan haberdar olur, doğu ve batı arasındakileri görür, mülk ve melekut aleminden hiçbir şey ona gizli kalmaz.Velayetinde mantık-i tayr ona verilir. İşte Allah bunu vahyi için seçer.Ve gaybı için razı olur ve kelimesiyle onu onaylar, hikmetini ona telkin eder.İmam ın kalbini kaderinin mekanı karar kılar onun saltanatına halkı davet eder, emirliğini aşikar eder, ona itaatın farz olduğunu hüküm verir.Allah’ın halifeliğidir, peygamberlerin hilafetidir. İmamet; İsmettir, velayettir, saltanattır, hidayettir. Çünkü İmamet; dinin tamamıdır, ölçüler İmametle ağırlık kazanır.İmam : Yol arayanların delilidir, hidayet isteyenlerin minaresidir, sülük edenlerin yoludur.Ariflerin kelbine ışık saçan güneştir. Velayeti kurtuluşa sebeptir.Ona itaat hayata farzdır, ölümede zahirdir, müminlere izzettir, günahkarlara şefaattir, sevenlere kurtarıcıdır, ona uyanlara kurtarıcıdır.Çünkü İmamet; İslamın başıdır. İmanın kemalidir hukuk ve hükümlerin tanınmasıdır.Sadece o helal ve haramı açıklar bu makama ancak Allah’ın seçtikleri ulaşır.Allah’ın öne geçirdiği velayet ve hüküm verdiği insana ulaşır velayet sınırların korunmasıdır. İşlerin tedbiri günlerin ve ayların sayılmasıdır. İmam ; susuzluğa karşı berrak sudur, hidayete yönlendirendir. İmam ; günahlardan arınmıştır. Gaybı bilendir.İmam : Kullara nur ile doğan güneştir. Hiçbir el ve göz ona ulaşamaz.Müminler Ali ve evladıdır. İzzet ( azizlik) peygamber ve Ehl-i Beytindir. Peygamber ve Ehli Beyti kıyamete dek izzette birbirleriyle ayrılmaz İmamlar; İman dairesinin başıdır. Varlığın kutbudur, cömertliğin semasıdır, varlıkların şerefidir.İmam : Parlayan meşaledir, şeçkin yoldur, serin sudur, derin denizdir, ışıklı aydır, çöldeki kurtarıcı sudur, gidilmesi gereken açık yoldur. Karanlık tehlikelerde yol gösterendir.Bereketli buluttur, yüklü yardımdır, kamil aydır, fazileti delildir.Gölge yapan göktür, azametli nimettir hiç bitmeyen denizdir, anlatılmayan şereftir, kaynak sudur, bereketli bağdır, güzel kokan güldür ,mesrur aydır, ışıklı ateştir, güzel kokudur, Salih ameldir, karlı bir ticarettir.Açık bir yoldur, samimi talibdir, şefkatli babadır, kulları üzüntüde ferahlatır. Hükmedendir ,emredendir, alıkoyandır. Allah’ın kulları üzerindeki hakimdir ve hakikatlar üzerinde emindir. Allah’ın kullara hüccetidir yerde ve şehirlerde Allah’ın nurudur günahlardan arınmış ayıplardan uzaktır. Gaybı bilendir zahiri öyle bir durumdur ki asla ulaşılmaz. Batını öyle bir gayıptır ki asla anlaşılmaz. Asrının yeganesidir. Allah’ın emir ve nehy’deki halifesidir onun eşi bulunmaz.Yerine hiç kimse geçemez öyleyse kim bizim marifetimize ulaşır veya derecemizi tanır veya kerametimize şahid olur, menziletimizi anlar akıllar hayrete düştü. Benim söylediklerimde zekalar şaştı. Yüceler alçaldı, alimler geri kaldı ,şairler dilsiz oldu. Beliğler aciz kaldı. Hatipler kekeledi ,fasihler acze düştü. Evliyanın şanı konusunda vasıflanır mı? Bilinir mi? Anlaşılır mı? Ve bu makama sahip olunur mu? Vasıflandıranların vasfedip anlatılmasından ve alemdeki biriyle mukayese edilmekten Ehli beyt münezzehdir. Onlar yüce kelimedir ve beyaz isimlendirmedir ve büyük vahdaniyettir. Her kimde onları kabul etmezse arkasını dönüp kaçandır. Ehli Beyt Allah’ın en azametli ve yüce hicabıdır.Bunları kim seçebilir? Akıl buna nasıl ulaşır kim onları tanıyıp vasıflandırır ki? İmametin Ehli Beyt dışında olduğunu zannediyorlar. Yalan söylüyorlar ,onların ayakları titredi. Buzağıyı rabb edindiler.Şeytanların hizbine girdiler. Tüm bunlar seçkin evine ve ismet ailesine buğz ettiklerindendir. Hikmet ve risalet madenine olan hasetten dolayıdır. Şeytan onların amellerini ziynetli gösterdi yazıklar olsun onlara cahil ve puta tapan birini nasıl İmam olarak seçiyorlar kaçış gününde korkan birini. İmam , cahalet göstermeyen alim biri olmalı, korkmayın cesur olmalı. Hesap ona yükselmez hiçbir nesep ona yaklaşamaz. O Kureyişin zirvesinden, Haşim’in şerefinden, İbrahim’in neslinden, kerim menbanın yolundan Resulullahın nefsinden Allah’ın rızasından, Allah’ın sözündendir. O şerafetlilerin şerefidir. Abdulmenafın soyundandır. Siyaseti bilir, riaset için kıyam eder. Kıyamete kadar ona itaat farzdır. Allah İmam ın kalbine kendi sırrını emanet eder. Ve İmam dili sırrı anlatır. O olgun bir mahsumdur, korkak olmaz.Terk edilen cahilde olmaz. Ey Tarık! Nefislerine uydular “Allah’ın hidayeti olmadan nefsine uyandan daha sapık biri var mı? Ey Tarık! İmam dünyevi beşerdir, semavi cesettir, ilahi emirdir. Kutsal ruhdur, yüce makamdır, parlak nurdur, gizli sırdır, İmam’ ın zatı dünyevidir, sıfatları ilahidir. Hasenleri çoktur gayıpları bilir. Alemlerin rabbinin bağışladığı bir özelliktir bu Emin ve Sadık ( peygamberlerin) açık sözüdür tüm bunlar Al-i Muhammed içindir. Hiç kimse bu konuda onlara ortak olamaz. Çünkü onlar Kuran’ın madenidir. Tevilin (yorumun) manasıdır, celil rabbin özellik verdikleridir. Cebrailin nazil olduğu yerdir.Allah’ın seçkini ve sırrıdır. Nübüvvet ağacının kelimesidir, seçkinlik kaynağıdır sözün özüdür. Delaletin doğruğudur, risaletin hükmüdür, cehaletin nurudur Allah’ın civarı ve emanetidir.Allah’ın kelmesinin yeri, hikmetin anahtarı, rahmetin meşaleleri, nimetin kaynakları, Allah’a ulaşan yoldur, selsebildir ( cennete akan saf sudur)Sağlam ölçü İmam dır. Güçlü (sarsılmaz) yoldur, zikr-i hekimdir. Vech-i kerimdir, ezeli nurdur şeref verir, güçlendirir öne geçirir, yüceltir üstün kılar.Kerim peygamberlerin halifeleridir, Rauf ve rahimin haberleridir. Yüce ve azametli Allah’ın eminidir. “BU NESLİN BAZILARI BAZILARINDANDIR VE ALLAH İŞİTENDİR VE BİLENDİR.”Büyük zirvedir sarsılmaz yoldur. Her kim İmamları tanır onlara uyarsa onlardandır.Ayette diyorki: “ HER KİM BANA UYARSA BENDENDİR”.Allah kendi azametinin nurundan onları yarattı. Mülkün emrini ona verdi.Onlar Allah’ın gizli sırıdır, kendisine yakin velileridir İmam’ın işi KAF ve NUN arasındadır. Hatta KAF ve NUN (ol) onlardır.Allah’a davet ederler, onun sözünü söylerler, onun emriyle amel ederler. Peygamberlerin ilmi onların ilminde, vasilerin sırrı onların sırında, velilerin izzeti pnların izzeti karşısında denizden damla, alemden zerre gibidir. Gökler ve yer İmam’ın yanında tıpkı elinin içi gibidir. Zahirin batınından bilir, iyileri facilerden ayırır kuruyu yaştan ayırır çünkü Allah peygamberlerine geçmiş ve geleceğin ilmini öğretti. Ve bu gizli sırrı seçkin vasilerine miras olarak bıraktı. Ve kim bunu inkar ederse eşkiyadır, melundur, Allah ona lanet eder ve lanet okuyucuları da göklerin ve yerin hakikatı kendisinden gizli kalan bir adama itaat etmeyi, Allah kullarına nasıl farz eder ki? Ehl-i Beytin bir sözünün yetmiş manası vardır.Zikr-i hekim ve kibabı kerim ve kelamı kadim ( Kuran) da ne kadar Ayn (göz) Vech (çehre) El civar kelimesi varsa hepsinden kasıt veli (İmam ) dır.Çünkü İmam : Allah’ın civarıdır, Allah’ın parlak çehresidir, Allah’ın hakkıdır ilmidir, Allah’ın gözü Allah’ın eli ( kudreti) dir onlar yüce civardır, rızalı çehredir, berrak sudur, dosdoğru yoldur, Allah’a ulaşan vesiledir. Onun affına ve rızasına ulaşan bağdır.
YARATILIŞ HADİSİ
Ebu Hasan Behri şöyle rivayet etmektedir:Hz. Emir-el Müminin Ali aleyhi selam buyurdular:Hak teala vardı ve ondan gayrı hiçbir şey yoktu, Allah’ın ilk yarattığı şey habibi Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in nuruydu, o nuru suyu, Arş’ı, kürsüyü, gökleri, yeri, kalemi, cenneti, cehennemi, melekleri, Adem’i ve havayı yaratmadan yüz yirmi dört bin yıl önce yarattı, Hz. Resulullah’ın nuru yarandıktan sonra bin yıl boyunca ehediyet rabbinin yanında onu paklıkla anmakta, tasbih ve takdis etmekteydi, Allah ona rahmet gözüyle bakıp şöyle buyurdu: Alemleri yaratmaktaki tek mehsat ve muradım sensin, iyiliği ve seadeti irade eden sensin, sen benim seçilmişimsin, izzet ve celalıma ant olsun ki eğer sen olmasaydın hiçbir mahluku yaratmazdım, seni seven herkesi bende seviyorum, sana düşman olan herkese bende düşmanım, sonra o hazretin nuru parlayarak ışık ve nur saçmaya başladı, Allah-u teala o nurdan şu on iki hicabı yarattı:- Kudret hicabı- Azamet hicabı- İzzet hicabı- Heybet hicabı- Ceberut hicabı- Rahmet hicabı- Nubuvvet hicabı- Kibriya hicabı- Menzelet hicabı- Ref’et hicabı- Seadet hicabı- Şefaet hicabıAllah-u teala Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in nuruna o hicablara girmesi için emir verildi, O nur Kudret hicabında on iki bin yıl “ Subhan-el Eliyyul E’la “, Azamet hacabında on bir bin yıl “Subhane alim-is sırrı ve eğfa “, İzzet hicabında on bin yıl “ Subhan-el melik-il mennan “, Heybet hicabında dokuz bin yıl “ Subhane men huve geniyyun la yeftegir “, Ceberut hicabında sekiz bin tıl “ Subhan-el kerim-ul Ekrem”, Rahmet hicabında yedi bin yıl “ Subhane rebb-il Arş-il azim “, Nubuvvet hicabında altı bin yıl “ Subhane rebbike rebb-il izzeti emma yesifun “, Kibriya hicabında beş bin yıl “ Subhane azim-il E’zem”, Menzelet hicabında dört bin yıl “ Subhan-el elim-ul kerim “, Ref’et hicabında üç bin yıl “ Subhane zil mulki vel melekut “, Seadet hicabında iki bin yıl “ Subhane men yuzil-ul eşya vela yezul “ Şefaet hicabında bin yıl “ Subhanellahi ve bihemdih, subhanellah-il azim “ dedi.Hz. Ali aleyhi selam devamında buyurdular: Allah-u teala sonra o nurdan yirmi tane nur denizi yarattı, her deniz de öyle ilimler vardı ki onları Allah’tan başka kimse bilemez, Allah Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve alih’in nuruna o denizlere girmesi için emretti o denizlerden bazılarının isimleri şöyledir:- İzzet denizi- Sabır denizi- Huşu denizi- Tevazu denizi- Rıza denizi- Vefa denizi- Hilm denizi- Takva denizi- Korku denizi- Tövbe denizi- Amel denizi- Çokluk denizi- Hidayet denizi- Siyanet denizi- Heya deniziBöylelikle o hazretin nuru bütün denizlerde yüzdükten sonra Allah-u teala ona şöyle buyurdu: Ey benim Habibim, ey benim ilk yarattığım, ey benim ilk ve son resulüm! Sen kıyamet gününün şefaetcisisin, bunun karşısında o parlayan nur secdeye gitti, secdeden kalktığında ondan yüz yirmi dört bin damla döküldü, Allah Hz. Resulullah’ın nurundan dökülen bu damlalardan yüz yirmi dört bin peygamberi yarattı, o nurlar yarandıktan sonra Hz. Resulullah’ın nurunun etrafında tavaf etmeye başlayıp şöyle dediler: “ Subhane men huve alimun la yechel, Subhane men huve helimun la ye’cel, Subhane men huve geniyyun la yeftegir ”.Allah’u teala onlara şöyle nida etti: Acaba beni tanıyormusunuz?Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve alihin nuru diğer nurlardan daha önce cevap vererek dedi: “ Ente Allahilleziy lailahe illa ente vehdeke la şerike leke rebbul erbab ve melikil muluk ” Allah-u teala Hz. Resulullah’ın nuruna seslenerek: Benim seçilmişim, habibim, dostum, mahlukatımın en üstünüsün, senin ümmetin ümmetlerin en hayırlısıdır, dedi. Sonra o hazretin nurundan bir cuher yarattı ve onu ikiye böldü, yarısına heybet gözüyle baktığında o tatlı bir suya dönüştü, diğer yarısına Şefakkat gözüyle baktı ve Arş’ı ondan yaratarak suyun üzerine yaydı, sonra Kürsüyü Arş’ın nurundan, Lovhu kürsünün, Kalemi lovhun nurundan yarattı, kaleme vahiy ederek buyurdu: Benim tevhidimi yaz, kalem bu vahiy üzerine medhuş olup kendisinden geçti ve bin yıl öyle kaldı, kendine geldikten sonra şöyle arz etti: Rabbim! Ne yazayım? Buyurdu: “ La ilahe illalla Muhammedun resulullah ” kalem Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in ismini işitince secdeye giderek arz etti: “ Subhanel vahidil gehhar, Subhanel azimul E’zem ” başını kaldırdıktan sonra Şehadeteyni yazıp arz etti: Ey Rabbim! İsmini kendi ismine yakın kılıp, yadını kendi yadına yaklaştırdığın Muhammed kimdir? Hakk Teala ona şöyle buyurdu: Ey kalem! Eğer o olmasaydı seni yaratmazdım, yarattığım her ne kadar mahluk var ise hapsini onun hürmetine yarattım, Müjdeleyen ve korkutan odur, nur saçan, şefaet eden ve benim habibim odur.Kalem o hazretin mübarek isminin lezzetinden şöyle arz etti: “ Esselamu aleyke ya Resulullah!”Hazret cevabında buyurdu: “ Ve aleykum esselem minniy ve rehmetullahi ve berakatuh ”O günden sonra selam vermek müstehap cevap vermek ise vacip oldu.Daha sonra Allah Kaleme onun Kaza ve kaderini ve kıyamete kadar olacak şeyleri yazması için emir verdi, sonra Hz. Resulullah’a selavat gönderip onun şiaları için kıyamet gününe kadar istiğfar etmeleri için bir takım melekler yarattı, O hazretin nurundan cenneti yaratarak ona dört sıfatla ziynet ve güzellik bağışladı:- Tazim- Celalet- Sehavet, cömertlik- Emanet Cenneti kendi sevdikleri ve ona itaat edenler için karar kıldı. Sonra gökleri o sudan yükselen buharlardan yerleri ise onun köpüklerinden yarattı, yeryüzünü yarattığında o bir gemi misali hareket halindeydi, dağları yeri sabitlemek için yarattı, Sonra azametli bir melek yaratarak yerleri onun omzuna yükledi, bir taş yaratıp meleğin ayaklarını onun üzerinde karar kıldıktan sonra, Büyük bir inek yarattı ve o taşı ineğin sırtına koydu ve büyük bir balık yaratarak ineği onun sırtına biraktıktan sonra o balığı suyun içine bıraktı ve o suyu havanın üzerine koydu ve hava zulmetin üzerindedir, zulmetten o tara ne olduğunu Allah’tan gayrısı bilmemektedir. Daha sonra Arş’ı şu iki nurla münevver kıldı: Fazl nuru, Adl nuru. Fazl nurundan aklı, ilmi, Hilm’i ve cömertliği yarattı, Akıldan, korkuyu; ilimden Rıza ve hoşnutluğu, Hilimden ise sevgi, cömertlik ve muhabbeti yarattı.Bütün bu sıfatları Hz. Muhammed ve Ehl-i Beyt’in toprağıyla karıştırdıktan sonra, Hz. Resulullah’ın ümmetinden olan müminleri, daha sonra güneşi, ayı, yıldızları, geceyi, gündüzü, aydınlığı, karanlığı ve diğer melekleri Hz. Resulullah’ın nurundan yarattı.Allah-u teala o hazretin nurunu yetmiş üç bin yıl Arş’ın altında, yetmiş bin yıl cennette, yetmiş bin yıl Sidret-ul Munteha’da beklettikten sonra o nuru bir gökyüzünden diğerine göndererek birinci gökyüzüne ulaştırdı. O nur Birinci gökyüzünde olduğu vakir Alla-u teala Adem’i yaratmayı irade etti, Cebrail’e yeryüzüne inip Adem’in bedeni için bir kabza toprak getirmesi emrini verdi, Şeytan Cebrail’den daha erken gelerek yeryüzüne: Allah senden cehennemde yakacağı mahluklar yaratmak istiyor, zira melekler geldiğinde onlara benden cehennemin dokunabileceği mahluklar yaranmasından Allah’a sığınırım diye söyle, dedi.Cebrail indiğinde yeryüzü ondan bağışlama ve yardım diledi, Cebrail dönerek Rabbine şöyle arz etti: Ey Rabbim! Yeryüzü benden sana sığındı, ve ben ona merhamet ettim, Aynı şekilde Allah Mikail ve İsrafil’i bu iş için görevlendirdi ve yeryüzü her defasında Allah’a sığınarak onlardan merhamet diledi, bu kez Allah-u teala Azrail’i yeryüzünden toprak getirmesi için görevlendirdi ve Azrail yeryüzüne indiğinde yeryüzü diğerlerinden olduğu gibi Azrail’den de merhamet dileyip Allah’a sığındı Azrail ona şöyle dedi: Ben de Allah’ın verdiği emre itaatsizlik etmekten Allah’a sığınırım. Böylece yeryüzü torağının aşağısından yukarından, siyahından kırmızısından ve beyazından, yumuşağından ve sertinden birer kabze toprak aldı, bu nedenledir ki insan oğlunun ahlakı ve renkleri muhtelif ve farklıdır.Allah-u teala Azrail’e vahiy ederk buyurdu: Neden sende diğerleri gibi yeryüzünün yalvarışlarına itina etmeyip onu dinlemedin?Arz etti: Senin emir ve fermanına uymak ona merhamet etmekten daha üstündür.Allah vahiy etti: Bu topraktan ararlarında peygamberlerin, iyilerin, eşkiyaların ve kötülerin olduğu mahluklar yaratacağım ve seni onların ruhunu kabzetmek ve almakla görevlendiriyorum. Daha sonra Cebrail’e Ahiriz zaman peygamberinin mukaddes ve bütün mahlukatın yaratılış sebebi olan o nurlu beyaz toprağı olan kısmını getirmesini emretti, Cebrail Kerrabiyan, Saffat ve Müsebbihan melekleriyle mukaddes zerihin olduğu mekana gelip ondan bir kabze alarak onu tesnim, tazim, tekrim, tekvin, rahmet, hoşnutluk ve aff suyuyla karıştırdılar, O hazretin mübarek başını hidayet, sinesini şefakkat, ellerini cömertlik, kalbini sabır ve yakin, fercini iffet, ayaklarını şeref ve mübarek nefeslerini güzel kokudan yarattı, sonra o toprağı Adem’in toprağıyla karıştırdı, Adem’in bedeni tamamlandığında meleklere şöyle buyurdu: Ben topraktan olan bir beşer yaratacağım ona ruh verdiğimde hepiniz ona secde edin, melekler Adem’in bedenini alıp cennetin kapısına bırakıp secde etmek için Allah’ın emrini beklediler, Allah-u teala Ruhun Adem’in bedenine giydirilmesi için emir verdi, ruh bedenin darlık ve küçüklüğünü görünce ona girmekten kaçındı, Allah ona buyurdu: Zorla ve istemeden onun bedenine gir, zorla ve istemeden çık, Ruh Adem’in gözlerine vardığında Adem melekleri görüyor ve onların tasbihini duyuyordu, Ruh burnuna vardığında hapşurdu ve Allah onu dile getirerek Elhemdulillah dedi, ve bu Adem’in ilk kelimesiydi. Allah-u teala ona vahiy etti: Ey Adem! Allah sana rahmet eylesin. Seni rahmet üzerine yarattım, rahmetimi söylediğin o kelimeyi söylediğiniz sürece senin ve evlatların için karar kıldım. Bu sebeple hapşuran kimseye dua etmek sünnet haline geldi ve şeytan için haşuran kimseye dua etmekten daha ağır ve kötü bir şey yoktur.Adem yukarı doğru baktığında Arş’a: “ Lailahe illallah Muhammedun Resulullah ” ve o hazretin Ehl-i beyt’inin isimlerinin yazılı olduğunu gördü. Ruh ayaklarına varmadan dizine vardığında ayağa kalkmak istedi mam başarılı olamadı bu yüzden Allah buyurmuştur: İnsan Aceleci olarak yaranmıştır. Enbiya/37.
( Bihar-ul Envar: c.15 s.28 Heyat-ul Gulub: c.3 s.26-31 El-Katra: c.2 s.125-130 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder